DORUKTÜRK TV

11 Eylül 2017 Pazartesi

Ne diyeyim Çocuk?



- Atam, ABD Türk Milletinin haysiyeti ile oynuyor, Cumhurbaşkanımızın korumaları için tutuklama vesaire...

- Ne diyeyim Çocuk?
Ben Cumhurbaşkanı olduktan sonra Ecnebi memleketlere hiç gitmedim, onlar geldi hep bana.
Ha benim adamlarıma böyle bir şey yaparlar mıydı?
Ne bileyim hiç böyle bir şey yaşamadım ki Çocuk.


ZOR BİR SÜREÇ

Ölümüne ülkücüyüm bizim MHP den başka hiçbir adresimiz olamaz diyen Anadolu il ve ilçe yapılanmaları merkez söylemi ile tanışıyor...
Uyum süreci...
Zor bir süreç

AK Parti ' 15 yıldır kullandığı İSTİKRAR kelimesini bıraktı. Yerine TEMMUZ u koydu.
Tek benzerlik 15.
Tutar mı?
Zor bir süreç


CHP tüm uyarılarımıza rağmen kuruluş, fabrika ayarlarına dönmek yerine HDP ile sarmaş dolaş.
Eş başkanlık sistemine koşar adım.
Tutar mı?
Zor bir süreç.

Sabih Samur, 10 Eylül 2017 TÜRKİYE

15 Temmuz gecesi Sn. Erdoğan'ı koruyan polis ekibi tutuklandı, sırada hayatta kalmasını sağlayan askerler mi var?

Bir Yaşar Nuri Öztürk Hoca geldi ve geçti bu hayattan...
Yalnız Geçiş kısmı hızlandırılmış oldu. Önce aile yapısı, sonra sağlık yapısı bozduruldu. 7-8 kat hızlandırılmış bir kanser (?) şekli ile ayak altında dolaşması engellendi ve ahirete gönderildi.
Ne demişti Öztürk Hoca?
"Öyle bir şey hayal ediyorum ki Meyhaneden gelen ile Camiden çıkanın buluşup sohbet ettiği bir kahvehane"
Veya benzeri bir cümle. Burada kahvehaneden kasıt memleket. Yani kutuplaşmamış, ayrışmamış, ötekileşmemiş bir memleket.

Bugün size içkiyi övmek için değil bilmeyenler ve hiç kullanmamış olanların da adabı, kültürü tatmadan, içmeden bilmeleri için
bir alıntı paylaşacağım.
Ve tezim şu;
herşeyi bil ama herşeyi tatmasan da olur.
Bil ki oynanan büyük oyunları görebilesin!
Bil ki oyunları bozabilesin.
Bil ki suçlu ile suçsuzu ayırabilesin.
Bil ki kriptoları çözebilesin.

Selametle

Sabih Samur, 11 Eylül 2017

"Tekirdağ Rakısının sırrını bilir misiniz?

Birden hocanın sorusunu duyunca herkes şaşırdı.
Üniversitede, üretim yönetimi dersindeydik.

Konu 6 Sigma.

Dersin ortasındayız ve hepimizin içi bayılmış.

Ama rakı lafını duyunca bir anda uyandık ve herkes rakı hakkında bilgisini konuşturmaya başladı.

Biri “Yaş üzüm” diye atıldı.

Kimi “Tekirdağ’ın havasından” dedi.

Öteki “artezyen suyundan” dedi.
Bense “Tekirdağ Rakısı” nedir bilmediğim için ağzımı bile açmadım.

En sonunda hoca herkesi susturup anlatmaya başladı:

‘Tekirdağ rakı fabrikasına zamanında yeni bir müdür atanmış.

Müdür daha fabrikaya gelmeden, ne kadar suratsız bir adam olduğuna dair söylentiler ulaşmış.

Herkes yeni müdürün ne kadar geçimsiz, ne kadar sinirli bir adam olduğunu konuşur olmuş.

Müdür gelince ilk iş, tüm yönetim takımını toplanmış fabrikayı gezmeye başlamış.

Müdür gezerken tek bir laf bile etmemiş. Ama asık olan suratı asıldıkça asılmış.

Böylece söylentilerin doğru olduğu anlaşılmış.

Gezinin sonunda yeni yetme bir mühendis:

-Beğendiniz mi efendim? diye sorma gafletinde bulunmuş.

Müdür önce sert bir bakış atıp
-Ben bu fabrikanın nesini beğeneyim? diye kükremiş.

Mühendis iki büklüm olmuş, sorduğuna soracağına pişman, sinmiş bir köşeye.
Müdür buna daha da sinirlenmiş. Yanında artık varil mi, paket mi ne varsa tekme atıp devirmiş.
Herkes korkmuş şaşırmış, kimseden ses çıkmamış.

Neyse ki müdür yardımcıları aklı selim adamlarmış. Ertesi gün kendi aralarında toplanıp“Fabrikayı nasıl düzeltiriz” diye plan yapmaya başlamışlar.
Gördükleri her eksiği tamamlamışlar.

Birkaç ay içerisinde fabrika iki katı verimle şekilde çalışır hale getirmişler.

Sonunda müdürün yanına çıkıp “Gelin fabrikayı bir daha gezelim” demişler.

Bu sefer tüm birimler çok düzgün çalışıyor, hiç bir yerde sorun yok. Herkes pür dikkat görev başında. Ama yeni müdür rahat durmamış. Paketleme yapılan alana gelince durmuş.

Paketlerden birini açıp, içinden bir rakı şişesi çıkarmış.

Kapağını açıp koklamış, koklayınca yüzünü ekşitip, rakıyı yere dökmeye başlamış.

Tüm amirler, usta başları, işçiler şok.

-Efendim neyi beğenmediniz? diye soracak olmuşlar.

-Bu rakının beğenilecek nesi var? diye kükremiş müdür.

Herkes sus pus.


Ertesi gün yine tüm fabrika panik.
Müdür yardımcıları yine toplanmış, çağırmışlar usta başlarını sormuşlar

“Rakıyı nasıl iyileştiririz?” diye.

Biri demiş “Şebeke suyu kullanmayalım. Kloru fazla.

Öbürü demiş “Anasonu çok keskin.

Bir başkası demiş “Yaş üzüm kullanalım.”

Aylar boyu uğraşıp rakıyı yenilemişler.
Yine müdürü alıp tekrar fabrikayı gezdirip yaptıkları yeniliklerden bahsetmişler.
Paketleme yapılan yere gelince durup, bir rakı açıp ikram etmişler. Müdür durmuş. Önce şişeyi alıp evirip çevirmiş. Sonra sunulan bardağı alıp biraz içmiş.
Tabi o içerken herkes pür dikkat bakıyor, ne diyeceğini merak ediyormuş. Sonunda yine yapacağını yapmış “Bu rakının nesi güzel?” diye bağırıp, elindeki şişeyi yere boşaltmaya başlamış.

Birden yaşlı bir usta başı dayanamayıp “Döktürmem ben sana rakımı” diye atlamış.

Müdürün elinden kapmış şişeyi.

Herkes şaşkın bakarken de usta başı,
“Ne demek nesi güzel. Sen rakıdan anlamıyor musun?” diye bağırmış.
Etraftakiler bir yandan “Ne yapsak yaranamıyoruz” diye ustabaşına hak veriyorlar,

öte yandan müdür kızacak diye korkuyorlarmış.

Müdür ustabaşına bakmış.
Herkes bağırıp çağırmasını beklerken o sakin sakin
“Ben rakıdan anlamam.” demiş.

Ben insandan anlarım.
Yaptığınız işi o kadar kötüledim, şimdiye kadar içinizden biri çıkıp sahiplenmedi.

Demek ki aslında kimse ortaya çıkan işi savunacak kadar beğenmiyordu.

Ama şimdi bu şişeyi çocuğunmuş gibi sahiplendin.” demiş.’

Hoca hikayeyi anlatmayı bitirip durdu. Sonrada şöyle bir öğüt verdi.

Bir gün bir fabrikanın başına geçecek olursanız,

ürettiğiniz cansız nesneyi değil, onu üreten insanı yönetin.

Siz şişenin içindekinden hiç anlamayabilirsiniz.

Merak etmeyin onu üreten onu nasıl mükemmel yapacağını bilir.

İşte Tekirdağ Rakısının sırrı o şişeyi sahiplenip, içindekini efsane haline getirmesini bilenlerdedir.

1. Sarhoş olunmaz.

2. Masada konuşulan masada kalır. Kayıt, not tutulmaz.

3. Fotoğraf çekilmez. Dışarıdan çekene kızılmaz.

4. Telefonla konuşulmaz. Çalarsa açılır, “Rakı içiyorum” denir, kapatılır.

5. GSM'le oynanmaz: Sofra iPhone, Blackberry tanımaz.

6. Muhabbet esnasında biçem, izlek, imgelem gibi kelimeler kullanılmaz.

7. Kadınlar ruju silip oturur: Rakı bardağında ruj izi olmaz.

8. Düzgün konuşulur, lüzumsuz şirin olunmaz.

9. Rakıda hızlı gidene karışılır, yavaş düşene karışılmaz.

10. Argo konuşulur, küfür edilmez.

11. “Hey!”, “hişt!”, “pişt!” gibi ünlemler kullanılmaz.

12. Memleketi herkes meşrebine göre kurtarır karışılmaz.

13. Yemek yenilmez.

14. Meze tırtıklanır, karın doyurulmaz.

15. Şalgam suyu, soda, ayran, çay yanına konabilir, içine konmaz.

16. Kafaya vurup “lölölö!” demek gibi zevzek şakalar yapılmaz.

17. Masada kitap, dergi, hele laptop asla bulunmaz.

18. Zeki Müren de, Giuseppe Verdi de dinlenir;

19. Varsa müzik duyulacak kadar açılır bağırtılmaz.

20. Hüzün de neşe de eksik olmaz.

21. Masada ağlanmaz.

22. Ağlayan çıkarsa konu değiştirilir, avutulmaz.

23. Yüksek sesle şarkı söylenmez.

24. Şarkı mırıldanırken el kol hareketleriyle desteklenmez.

25. El kol fazla hareket etmez.

26. Tartışılır, kalp kırılmaz.

27. Herkes konuşur, monolog olmaz.

28. Aynı anda konuşulmaz, söz kesilmez.

29. Masaya sigara dumanı üflenmez.

30. Bir rakı içilirken başka marka övülmez.

31. Rakı masasında sessizlik olmaz.

32. Zırt pırt tuvalete gidilmez .

33. Masada yellenilmez.

34. Masada geğirilmez.

35. Masaya müzisyen alınmaz.

36. Azıcık uçulabilir ama yalan dolan olmaz.

37. Yüksek sesle konuşulmaz.

38. Kazak pantolonun içine sokulmaz.

39. Çıplak, yarı çıplak durulmaz.
40. Şiir konuşulur, şiir okunmaz.

41. Rakı içilirken başka içki içilmez.

42. Yolluk bir teki aşmaz.

43. Yolluk alınmışsa cila çekilmez.

44. Biradan başka cila olmaz.

45. Cila birası bir küçüğü geçmez.

46. Rakı sonrası kahve, şekerli içilmez.

47. Kahve içilirken höpürdetilmez.

48. Rakı yalnız içilmez.

49. Rakı masası 4-5 kişiyi geçmez.

50. Garsona adı dışında bir şeyle seslenilmez.

51. Garsona rakı doldurtulmaz.

52. Balkon sofrasında içmeyen çalıştırılmaz.

53. Sıcaksa buz konabilir, buz erimeden içilmez.

54. Rakıdan önce su, sudan önce buz konmaz.

55. Rakı sek içilmez.

56. Rakıcı ota çöpe öpüşmez ,habire takdir etmez.

57. İçerken serçe parmak havaya kaldırılmaz.

58. Rakı hızlı içilmez.

59. Rakı fondip yapılmaz.

60. Kerahet vaktinden önce rakı içilmez.

61. Büyük konuşanla rakı içilmez.

62. Çok konuşanla rakı içilmez.

63. Sessiz duranla rakı içilmez.

64. Şakadan anlamayanla rakı içilmez.

65. Büyük yudumlarla rakı içilmez.

66. Rakı sofrasında iş dedikodusu yapılır, iş konuşulmaz.

67. Küllüğe limon kabuğu, zeytin çekirdeği konmaz.

68. Tabağa, kâseye sigara söndürülmez.

69. Zırt pırt kadeh tokuşturulmaz.

70. Konuşurken rakı masasına vurulmaz.

71. Bardak boş bekletilmez.

72. Masanın her bir köşesi meze ile doldurulmaz.

73. Ağız şapırdatılmaz.

74. Çatal kaşık dişe değdirilmez.

75. Burun karıştırılmaz.

76. İzinsiz masadan tuvalete dahi kalkılmaz.

77. Şerefe vb. yeterlidir, kadeh tokuştururken yaratıcı olunmaz.

78. Garsona balık ayıklatılmaz.

79. Garsonun sırtına vurulmaz.

80. Personele hatır sormadan meyhanede oturulmaz.

81. Sofraya erken ya da geç gelinmez.

82. Rakı buzdolabının en alt rafından yukarı çıkarılmaz.

83. İçi görünmeyen kadehte rakı içilmez.

84. Masada farklı kadehler olmaz.

85. Masada farklı markalar olmaz.

86. Yerken ağız doldurulmaz.

87. Ağızda lokma varken konuşulmaz.

88. Boğaza, yeleğe peçete takılmaz, dize peçete konmaz.

89. Konuşurken çatal bıçak sallanmaz.

90. Hiçbir durumda ve fikirde ısrar edilmez.

91. Racon kesilmez.

92. Ukalalık, kıskançlık kaldırmaz.

93. Rakı sofrası süslenmez.

94. Loş meyhanede içilmez.

95. Yan masanın muhabbeti dinlenmez.

96. Başka masaya uzun bakılmaz.

97. Masadan kopuk muhabbet edilmez.

98. Çiftler el ele tutuşmaz, oynaşmaz.

99. Sallanan masada içilir, sallanan insanla içilmez.

100. Bunlar kendiliğinden olur, kasarak yapılmaz.

Bu meret öyle bir merettir ki,

acıyla içilir,

tatlıyla içilir,

neşeyle içilir,

ağlayarak içilir,

kavunla içilir

peynirle içilir,

ikisi birlikte çok güzel içilir,

yemekle içilir,

mezeyle içilir,

suyla içilir,

susuz içilir

sodayla içilir,

şalgamla içilir.

Ama işte,
bir tek Salakla içilmez!"


2038



2038

Mustafa Kemal Atatürk'ü silmek isteyenleri 20 yıl sonra insanlar yakın tarih kapsamında sadece anımsayacaklar.
Atatürk'ü ise yüz sene önce kaybetmenin hüznü ile ilk günkü duygularla; rahmet, minnet ve sevgi ile anacaklar.


Sabih Samur, 2017

Benim Bakanımı Yargılamak Benim İşim



Bu arada yeri gelmişken;
Benim Bakanımı yargılamak benim işim. Ben TC isem ve tam Bağımsız isem bu böyle olur.
Diğer türlü horozun olmadığı yerde herkes horoz olur.
Dışarıya karşı biz bir bütünüz.
Benim Bakanımı ABD veya başka bir ülkenin yargılamasını ve bu sebeple tutuklanmasını dillendirmek, sıcak bakmak, onaylamak akıl tutulmasıdır.
Sabih Samur olarak asla sıcak bakmıyorum.
Günü geldiğinde suç ispat edilirse benim devletim gereğini yapar.
Hiçbir kurum, makam ve kişi devletimden üstün değildir.


Sabih Samur

TAŞ YERİNDE AĞIRDIR!



"Ne işimiz var Amerika'da, neden randevu isteniyor görüşmek için?"
demiştim, yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır.
Gelinen nokta ortada.
Bu saatten sonra Türkiye tüm dış temasları BM toplantıları dahil kesmelidir.
AB ile ilgili tüm temasları Merkel'den açıklama beklemeden dondurma kararı almalıdır.
Taş yerinde ağırdır.
Atatürk Cumhurbaşkanı olduktan sonra hiç kimsenin ayağına gitmemiştir. Türkiye'ye gelenleri de kibirsiz, diplomatik çerçevede karşılamış ve ağırlamıştır.
Hükümet ve Cumhurbaşkanı tüm kararlarını revize etmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini hiçbir makam ve kişinin küçük düşürme gibi bir lüksü olamaz, olmamalı.
Bir Pazartesi hatırlatması olsun diyelim ve geçelim.


Sabih Samur, 11 Eylül 2017 TÜRKİYE

6 Eylül 2017 Çarşamba

Oğlum Siz ne ayaksınız?

Kuzey Kore Trump'a sülaleni belleyeceğim diyor...
Trump ne yapıyor?
Güney Kore'ye Milyarlarca Dolarlık SİLAH SATIŞI için onay veriyor  :)
Oğlum siz ne ayaksınız?
Bizim Dışişlerini de meşgul ediyorsunuz bayram bayram.
Yok Nota filan...

Aziz Türk Milleti kararını verdi



Aziz Türk Milleti kararını verdi

Allah ile kul arasına giren ve inancımızdan nemalanan, birer ticari kurum gibi çalışan tarikatlara tepkiler çığ gibi büyüyor...
Ve ilginç olan tepkiler sol kesimlerden değil muhafazakar kesimden geliyor...

Banane Akşener'den banane Gül'den!

Türkiye hiç olmadığı, hiç yaşanmadığı kadar yoksulluğa, çaresizliğe, ekonomik darboğaza sürüklenmişken, dost ve müttefik gözüken ülkeler kuyumuzu tam gaz kazmaya devam ederken,

NATO'ya bağlı olmamıza rağmen adımız gibi eminizki aynı NATO kıldan tüyden bahanelerle zayıf olduğumuzu düşündüğü an müdahaleye hazırlanırken bizler mevcut iktidarı gönderebilmek uğruna yeni kahramanlar, yeni liderler yaratmaya çalışıyoruz.
Bir Meral Akşener markası yaratmaya çalışılıyor.
Bizzat kendisi bile bundan rahatsız.
Doğal, naturel hali ile yelkenlerini dolduran Sn. Akşener şu an verilen orantısız güçteki suni rüzgar ile yelkenlerİ parçalanmak üzere...
Hazırda bekletilen ve ne amaçla bekletildiği ve kime hizmet edeceği de meçhul olan bir Abdullah Gül Projesi her daim ısıtılmış vaziyette servise hazır bekletiliyor...
Sn. Cumhurbaşkanı ise artık kendisinden başka hiç kimseye güvenmez bir ruh halinde.
Herkese şüphe ile yaklaşıyor.
Mevcut Başbakan bile çok kısa bir sürede "ülkenin bekası" gerekçesi ile yerini tekrar Davutoğlu'na bırakabilir.
Tüm bunlar memleketimde yaşanırken ve hala lider aramak yerine kimsenin aklına meclis dışı muhalefetinde yer alacağı MİLLİ BİRLİK HÜKÜMETİ oluşturmak gelmezken aziz ülkem ABD ile savaşa hazırlanıyor...


HENDEK ÇATIŞMASI ve BUGÜN

Diyarbakır Sur'da yaşanan ve tarihe İkinci Hendek Savaşı olarak geçen aslında karşımızda US ARMY'nin olduğu ve TC'nin kazandığı bir savaş!
Bugün ise deplasmanda rövanşa hazırlanılıyor.
Hem de ölümüne!
Ne zaman biteceği bilinmeyen, kimlerin dahil olacağı meçhul çok büyük bir savaş!
Ama adı OPERASYON olacak!

İşte ülke bu gerçekle yüzyüze iken banane Akşener'den
banane Gül'den!
Ben yeni, şişirilmiş, mucize beklenen lider adayları, kurtarıcılar istemiyorum!
Onları her dakika gündemine taşıyanları da şaşkınlıkla izliyorum.
Yazdığım bu tablo ile kimse ilgilenmiyor mu?
Haberdar mı değiller?
Bilmiyorum.
"Herkesin aklı kendine, banane" demek istiyorum, diyemiyorum.
Çünkü hazır olmamız gerekiyor.
Mevcut sistem ve partilerle bu sorunu çözmemiz, diyalog içinde olmamız, mucize beklemek, kurtarıcı beklemek yerine BİZ çözüm üretmeliyiz ve mutlaka üreteceğiz.

Uyumuyoruz

Sabih Samur, 6 Eylül 2017 TÜRKİYE


2 Eylül 2017 Cumartesi

MENZİL ve SÜLEYMANCILAR?

Geçenlerde vatsap denen zımbırtıdan bir mesaj geldi. Çok eski bir arkadaşımız. Yıllar sonra bize ulaştı. Ve sürekli haber ve duyumlar paylaşıyor...
Son ricası ilginçti.
Emekli F-16 pilot bir Binbaşı ve yıllardır THY'de Dış Hatlarda uçuyormuş.
Arkadaşımıza diyor ki Allah aşkına beni buradan kurtarın.
Özel bir hava yoluna geçmeme yardımcı olun.
Konu enteresan geldi ve aradım. Emekli Subay kardeşimiz tam bir vatan sevdalısı Atatürk Milliyetçisi.
Sabih Bey "kanıma dokunuyor" dedi.
Koskoca devlet teşekkülü Türk Hava Yolları tarikatların, cemaatlerin eline geçmiş durumda. Artık dayanamıyorum. Yüzlerce yolcunun canı bana emanet ama benim ruh halim berbat! Sinirlerim yıpranmış durumda.
Menzil Grubu tamamen yönetimde.
Telefonu kapattıktan sonra bir yarım saat öyle kaldım.
Hükümetim ve Cumhurbaşkanım FETÖ ile mücadele edildiğini ve asla bir daha bu tip yapılanmalara izin verilmeyeceğini, artık kandırılmayacaklarını söylüyorlardı.


Peki BUNLAR KİM?

Ayyuka çıkmış olan MENZİL ve SÜLEYMANCILAR kim ve kimlerin yol vermesi ile Devleti tekrar paralel olarak ele geçiriyorlar?
Sn. Cumhurbaşkanım, mücadele sadece FETÖ ile mi?
Yoksa Atatürk'ün yaptığı gibi top yekün mücadele gerekmiyor mu?
Bu ülkeyi şeyhler, dervişler, müritler mi yönetmeye başladı?
Onlar yönetiyorsa Hükümet ne iş yapıyor?
Bu fotoğraftaki kim?
Neyse Bayram sonrası anlaşılan yapılacak çok iş var.


2 Eylül 2017 TÜRKİYE

Sabih Samur
Büyük Türkiye Partisi
Genel Başkan Yardımcısı