DORUKTÜRK TV

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Bendeniz Ali Çetinkaya


  Bendeniz Ali Çetinkaya.
Sevgili evlâdım Tayyip Erdoğan ve aynı zamanda Sn. Başbakan.
Öncelikle memlekete yaptığın hizmetlerden dolayı gözlerinden öpüyorum.
Farkındayım beni hatırlayamadın.
Geçmişimle ilgili bilgiyi aşağıda yer alan ek bölümde bulabilirsin.
Kısadan hatırlatacak olursak; hani geçen gün şu Kadıköy-Kartal Metrosu'nun açılışında 10. Yıl Marşı ile göndermede bulunduğun zat var ya işte o benim canım evlâdım.
Hani dedin ya, "Türkiye'yi biz karayollarını da nereden aldık, hangi ağlarla donattık? Demiryolunu nereden aldık, hangi ağlarla donattık?
Biliyorsunuz 10. Yıl Marşı'nda geçer.
Demir ağlarla ördük falan. Neyi ördün? Hiçbir şey örmüş falan değilsin!
Ortada duranlar belliydi. Demir ağlarla şimdi Türkiye'yi biz örüyoruz..."
diye...
Ne de yakıştı sana be güzel evlâdım.
Bilirsin ki devlette devamlılık esastır. Her gelen hükümet bir öncekinin ördüğü duvarın üzerine bir tuğla daha koymakla mükelleftir.
Tayyibim evlâdım, rahmetli Özal'dan itibaren bir özelleştirme teranesi çıkarttınız, bizim ilk on yıl ve devamında yaptığımız ne varsa satıp savdınız devam eden hükümetler olarak.
Biz ki Osmanlı'nın borcunu dahi öderken, sizler hem milletinize iç borçlanma adı altında hem de ecnebi memleketlere dış borç adı altında yapılandırdınız mali tablolarınızı.
Neyse evlâdım ben yaşlı adamım, senin değerli zamanını almayayım, senin yapacak çok işin vardır.
Ne bileyim bizim dönemden kalma Halkbank'ı özelleştir, Kuleli Askeri Lisesi'ni, Haydarpaşa Garı'nı özelleştir; yap işte bir şeyler evlâdım.
Bunları yaptıktan sonra da arada bize yine giydir, rahatla,
huzura er.
Beni hâlâ hatırlayamadıysan söyleyeyim evlâdım.
Ben o geçen gün üstü kapalı küfrettiğin ecdadınım.
Hani 1939-1940 yıllarında Ulaştırma Bakanlığı yapan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Ulaştırma Bakanı, Bakanlığı sırasında demiryolu politikasının savunucusu olan ve 1200 km demiryolunu o an ki yokluklar içinde 2. Dünya Savaşı arefesinde naçizane başaran Ali Çetinkaya'yım.
Gözlerinden öpüyorum, Binali Yıldırım evlâdıma da sevgilerimi ilet.
Sağlıcakla...

Ali Çetinkaya (Sabih Samur)
 
........................................................................................................
Ali Çetinkaya kimdir?
 
Ali Çetinkaya (d. 1878,Afyonkarahisar - ö. 1949, İstanbul) Türk asker siyaset ve devlet adamı.

I. Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde üstün başarılar göstermiş bir asker; İzmir’in işgalinden sonra Yunanlıların Ayvalık' doğru ilerleyişini durduran ve Kurtuluş Savaşı’nın askeri anlamda “ilk kurşununu atan” kişi olarak kabul edilmiş bir milli kahramandır. Bayındırlık Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı görevlerinde bulunmuş bir siyasetçi;Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Ulaştırma Bakanı’dır.

Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda, TBMM I. II., III., IV., V., VI., VII. dönemlerde meclis üyesi olarak yer aldı.

İkinci dönem Ankara İstiklal Mahkemesi başkanlığını yaptı. İzmir suikastı, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası davası gibi önemli davalara baktı. Bayındırlık Bakanlığı sırasında Ankara’daki resmi dairelerin çoğunu yaptırdı. Ulaştırma bakanlığı sırasında demiryolu politikasının savunucusu oldu.

YAŞAMI

1878 yılında Afyonkarahisar'da doğdu. Babası demirci ustası Ahmet Efendi, annesi Fatma Hanım’dır. Babasını küçük yaşta kaybetti.

Afyonkarahisar Rüştiyesi'nde ve Bursa Askeri İdadisi'nde okudu. Ardından 1898’de Harp Okulu’nu bitirdi. Devrin pek çok genç subayı gibi Balkanlar’da görev yaptı ve geleceğin ünlü subayları olan Resneli Niyazi Bey, Enver Bey, Ali Fethi Bey ile tanıştı. 1907’da Manastır’da İttihat ve Terakki Cemiyeti adlı gizli örgüte katıldı. Hareket Ordusunun 31 Mart İsyanı’nı bastırmasından sonra II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesinde ve Alatini Köşkünde ikamete götürülürken korunmasında Muhafız Birlik Komutanı Ali Fethi Bey’in yardımcısı olarak görev aldı.

Trablusgarp’ın işgali üzerine gönüllü subay olarak Trablusgarp Savaşı’nda çarpıştı; Mustafa Kemal ile aynı cephede savaştı. Bu arada “deli” lakaplı Üstteğmen Halit Bey ile görev yapmış ama anlaşamadıkları için iki subayın görev yerleri değiştirilmişti. Trablusgarp’taki başarılarından ötürü binbaşılığa terfi etti.

I. Dünya Savaşı’nda Irak , Kafkasya ve Makedonya cephelerinde çarpıştı. Yarbaylığa yükseldi. Kut’ül Ammare’de dört ay Türk Birliklerine karşı dayananİngiliz birliğini teslim almada büyük katkısı oldu. Başarılarından ötürü Türk, Alman, Avusturya madalyaları ile ödüllendirildi.

Mondros Mütarekesi’nden sonra İstanbul’da Karakol Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı ve “Yediler” diye bilinen ilk faaliyet grubunun içinde bulundu. Anadolu’ya silah, cephane kaçırmak için uğraştı. Bu dönemde Mefharet Hanım ile nişanlanadı ve daha sonra gerçekleşen evliliklerinden “İstiklal”(1923-2011) adlı bir kızı dünyaya geldi.

İzmir’in işgalinden az önce , Ayvalık’taki 172. Alay Komutanlığı'na getirildi. 29 Mayıs 1919 Ayvalık’ı işgal eden Yunan ordusuna karşı ilk direnişi başlattı ve halkın da katılımını sağlayarak, Ayvalık Cephesini oluşturdu. Günümüzde, Ayvalık'ta Yunan işgaline karşı atılan ilk kurşunun atıldığı yer olarak kabul edilen tepede onun adını taşıyan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait Rehabilitasyon Merkezi Komutanlığı yer alır.

Ekim 1919’da askerlikten istifa etti ve 1920’de toplanan son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na Afyonkarahisar milletvekili olarak girdi. İstanbul’un işgali üzerine Malta sürgünleri arasında yer alarak yurttan uzaklaştırıldı. 1921’de serbest bırakıldı ve yurda dönerek Afyonkarahisar mebusu olarak TBMM 1. Dönem’e katıldı.

1925'te TBMM'de tartıştığı Ardahan Milletvekili Halit Paşa'yı vurdu ancak meşr-u müdafaa halinde olması nedeniyle hakkında kovuşturma yapılmadı.


Ali Çetinkaya, Atatürk ile sohbet ederken.Şeyh Said İsyanı’ndan sonra kurulan ve 7 Mart 1927’e kadar görev yapan İkinci Dönem Ankara İstiklal Mahkemesi’nin başkanlığını yaptı. Mahkemenin “Üç Ali'ler” diye bilinen üyelerinden birisiydi (diğerleri; Kılıç Ali ve Necip Ali). Mahkemenin baktığı en önemli davalardan birisi Terakkiperver Cumhuriyet Partisi ‘nin Şeyh Said İsyanı ile bağlantılı görülüp kapatılmasına yol açan davadır. Bir diğer önemli dava ise Mustafa Kemal’e karşı düzenlen İzmir Suikastı ile ilgili davadır. Mahkeme bu davada Mahkeme bütün Terakkiperver mensubu milletvekillerini ve muhalefetteki etkili İttihatçıları tutuklama kararı almış; hatta tutuklananların delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakılmasını isteyen Başbakan İsmet Bey’i de tutuklama kararı almıştır.

16 Şubat 1934'te Bayındırlık Bakanı oldu. Ankara'daki resmi dairelerin çoğu, Çetinkaya'nın beş yıl süren bakanlığı sırasında yapıldı. Bu görevi 3 Nisan 1939’a değin sürdü. Bakanlığı sırasında 1937'de Almanya'ya seyahati sırasında gerçekleşen buluşma sonucu Nazi Diktatörü Adolf Hitler'le görüşen ilk Türk Bakan oldu ve Hitler’in dünyayı bir savaş sürüklediğini tespit etti.

1939-1940 yıllarında bir süre de Ulaştırma Bakanlığı yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Ulaştırma Bakanıdır. Bakanlığı sırasında demiryolu politikasının savunucusu oldu ve 1200 km demiryolu yaptırdı.

Ulaştırma Bakanlığı’ndan ayrıldıktan sonra 1946’ya kadar Afyonkarahisar milletvekili olarak kaldı. 1946’da Demokrat Parti’ye girme teklifini reddetti, ömrünün son yıllarını İstanbul’da geçirdi.

21 Şubat 1949 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti. Cenazesi, Afyonkarahisar’a defnedildi.

19 Ağustos 2012 Pazar

deneme

Benim adım Tayyip


Benim adım Tayyip.
Hiç öyle dudaklarınızı oynatmayın.
Benim için ne düşünüyorsanız iki katını iade ederim.
Nerede o oy verdiğiniz CHP'niz, MHP'niz?
Alayını dize getirdim. Paşa paşa Meclise gelmediler mi?
...
Paşa dedim de nerede o Osman Paşa'nız?
Partiyi bıraktı dernek mi kuruyor, kitaplarını orada mı satacak?
Size söylüyorum klavye kahramanları,
Bursa Nutku bozuntuları.
Sizler burada particilik dümeniyle manita kovalarken,
Başkanım diye birbirinize sarkarken, benim elemanlarım
gece yarılarına kadar ev ev dolaşıyorlardı.
Siz hâlâ makarna ve kömür edebiyatı yapın. Gülüyorum halinize.
Şimdi de halkı suçlayın bakalım; yok % 50'si inekmiş, koyunmuş, cartmış, curtmuş...
Çok güvendiğiniz komutanlarınız nerede?
Arslanlar gibi istifa ettiler değil mi?
Breh breh...
Ben size dedim benim adım Tayyip!
Ne kozunuz kaldı elinizde?
Benim sonumu Menderes'e benzetiyorlar.
Geç bunları kardeşim!
Ben tedbirimi almışım. Yakında Federasyonu da BDP ve Kürtlere bırakmadan ben ilan edeceğim. Kandil hariç her yere girerim.
Yaş, maş benden sorulur!
Masanın ortasına oturur veririm pozumu, anlayan anlar.
Evet size sesleniyorum mesajımı aldınız mı bana oy vermediğini iddia eden ikinin birleri!
İkide bir resmini paylaştığınız Ata'nızın yanından geliyorum.
"Rahat ol" dedim, "seninkiler izindeler."
Adını, fotoğrafını kullanan, kendilerine, Ulusalçı, Kemalist, Milliyetçi vb. tanımlamalarda bulunan saz heyeti arkadaşlar siz de rahat olun.
Size ait ne varsa benim.
TSK'nız, Ata'nız, Bayrağınız, Vatanınız...
Var mı beni indirecek gücünüz?
Neyse sizi meşgul etmeyeyim.
Siz buralarda memleketi kurtarın. Sözde "Efsane"lerden medet umun.
Ben sizleri yönetirken...

Tayyip Erdoğan
Federal Anadolu Devleti Başkanı


Facebook Yorumları:



Gülden Sema ADAM HAKLI.SÖYLEDİKLERİNİN ÇOĞU DOĞRU..VE BİZİMLE ALAY EDİYOR..BUNU HAK ETMİYORMUYUZ ARKADAŞLAR..BURADA SADECE KONUŞUYORUZ..HADİ DENDİMİ KİMSE YOK ORTADA..KARŞISINDA BİRLİK OLMAYI BİLE BECEREMEDİK..BUNDAN ÖTESİ İŞTE BU YAZILANLAR..((
 


Hakkı Ali Ökte vallahi doğru sevgili dost..ne yazıkki kabus gibi bu dediklerini yaşıyoruz...
 

Ilkay Surka Seku padişahım sen çok yaşa...(!)Ama nice padişahların sonu pek iyi olmadı dikkatinizi çekerim recep padişahım....
 

Mediha Bilişik EEEEEE BİZİM GİBİ KOYUNLAR OLURSA,SAHİPSİZ BİR ÜLKE OLURSAK GELEN VURUR GİDEN VURUR,VURANLARDA ADAM OLSA BARİ
 

Sibel Kurdoğlu Beğenim emeğinizedir sevgili arkadaşım Sabih...
 

Nimet Demir beğenim sadece size sabih bey
 
Emin Onaran

Beğenim gerçekleredir Sabih arkadaşım...! Özeleştiri yaptığımızda bölük pörçük olduğumuz, aydınlıklarda yarı karanlıkların bulunduğu, koltuk ve mevki sevdalarının önce vatan aşkının önüne geçtiği, liderlerin sözde danışmanlarının abuk subuk...
söylemlerle partilerine oy kaybettirdiği, Vatan'ın bir toprak parçası olduğunun tesciline aşağılık ortaklıklar, açlık ve yoksullukla olağanüstü bir oy potansiyeli yaratıldığı, mücadelenin çok güçlü bir emperyalist bloğa karşı sürdüğü sonuçlarını çıkarabiliriz... Özetle; Atom bombasına karşı mavzerle bir savaşın içerisindeyiz... Çok mu abarttım bilemiyorum... Benim fikrim bu... Bölünen köylerde ne kılavuza ihtiyaç vardır nede muhtara...! Fotoğrafa baktım, inceledim. Hepsi sol adımda ilerliyor... iyi anlaştıklarının ispatı gibi bir durum var...! Olanlar hicap verse de, gerçekler bunlar... Şu an Afrika'da açlıktan kırılanları düşündüm... Onlar nasıl bir savaş verebilirler, kime, neye karşı...? Kırılma noktalarına baktığımızda, hatalı olanları saptayabiliyoruz hepimiz... O hataları olanlar şimdi zevk-ü sefa içindeler... Bu kırılma noktalarındaki satılmışlar olmasaydı, karanlıklar bu kadar yol alamazlardı asla... İsimleri saklıdır hepsinin... İsmen söylesek darağacına bir adım gibi olur...! Duyarlı emeğine takdirimle Sabih arkadaşım... Sevgimle baki selam, saygı, daim aydınlıklar gayri olabildiğince ve mutlaka... Dilek ve beklentilerimizin nerelerde olduğunu dahi zor belirliyoruz... Bindik bir alamete, gidiyoruz son hızla kıyamete... Fakat Türk Milleti kıyametlerde de son derece atak olur... Hani bilirsin son dakikacılık ulusal bir hastalığımızdır...! Sağlıcakla mutlu kal dost...
 
Mustafa Kenan Ayçicek Bir zamanlar Ortadoğunun Amerika adına MAŞASI olan Saddam,görevini layıkıyla yapıp,bedelini ödedi..Şimdi aynı görev ,uzun recep'e verilmiş görülüyor..Yeteri kadar pisliğe battığında onunda sonunu göreceğiz..ancak sevinmek mümkün olmayacak..Memleketin hali Irak'tan beter olacak..Saddam öylesine şımarmışdı ki;..elinde silahla sokaklarda ŞOV yapardı..Amerika'ya meydan okurdu..İslam aleminde TEK geçilirdi...hey gidi günler hey...
 

Zafer Yücel Zaman Geçerken, yorumunuz harika, tepkiniz bana tercüman olmuş...









Mustafa Kenan Ayçicek

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, son Ergenekon gözaltılarından sonra yaşananları Hitler dönemine benzetti.

Sanıyorum Hitler dönemini en iyi anlatan kitaplardan biri, William L. Shirer'in üç ciltlik "Nazi İmparatorluğu" adlı eseridir.

Bayka...
l'ın bu benzetmesinin ne kadar gerçekçi olup olmadığının bilinmesi için kitabı okumanızı tavsiye ederim.

Sadece bu nedenle değil...

Türkiye'de kafalar karıştırılıyor. Sanılıyor ki darbeyi sadece askerler yapar!

İşte size Hitler örneği:

Almanya'da Weimar Cumhuriyeti'ni kim yıktı:

Adolf Hitler.

Hitler'in kurduğu cumhuriyetin adı neydi:

Demokratik Cumhuriyet.

Hitler'in parlamento darbesiyle kurduğu bu cumhuriyetin silah gücü neydi: Polisler.

Hitler'in diktatör olmak istediğini anlamayıp ona "yetki kanunu" veren kimlerdi: Merkez sağ partiler.

Hitler'i diktatör yapacak yasalara ve uygulamalara mecliste karşı çıkan kimdi: 88 sosyal demokrat milletvekili.

Hitler'in arkasındaki meclis gücü neydi:

441 milletvekili.

Hitler'e karşı çıkan basının ve muhalefetin başına ne geldi:

Hepsi cezaevine tıkıldı.

Hitler'in Reichstag yangını gibi provokasyonlarla kandırıp ele geçirdiği son kurum neresiydi:

Alman Ordusu....
 
Zafer Yücel Sabih bey öyle bir yazmışsın ki adama iyice tilt oldum... :))
 

Leman Zeybek Sabih dostum bu zavalli yaratgi o kadar güzel tarif etmissinizki...ellerine yüregine saglik.Saygilarimla:))
 

Ayşe Bengi Bu kadar yürekten çağırma bizi, sonra beraber yürüdük sehpa yolundayı söylettiririz sana.. Ve yemin ediyorum davul çaldıracağım hücrenin önünde...
 

Habibe Izmirlioğlu tşkler Sayın Samur...
 
Mustafa Kenan Ayçicek

Yılmaz ÖZDİL
yozdil@hurriyet.com.tr

Mevzubahis karpuzsa... Gerisi teferruattır

...
Kadınlarımızın dramıdır.

Adam bi sene askerlik yapar.
Elli sene anlatır.
Tam teçhizatlı 80 kilometre koşardık, kaplumbağa yedim, çıngıraklı engereği sote yaptım, çarşı iznine tankla çıktım, 220 bastım, Aksaz’dan atlayıp Rodos’a yüzdüm, denizaltıya mayın yapıştırdım, 33 gün uyumadığım zamanlar oldu, pilot yolda bayıldı mecburen F16’yı ben indirdim,
devre arkadaşımın paraşütü açılmadı, diklemesine süzülüp havada yakaladım filan.
Eskidendi tabii bunlar.
Şimdi artık şöyle olacak anılar...
Bi gün nöbetçi çavuşum, aylardan
gene böyle bi ağustos, belime kadar
kar var, baktım, tuğgeneral ağacın dibine çökmüş, düşünceli düşünceli oturuyor, efendi çocuktur, beni görünce fırladı
ayağa, tekmil verdi, hayrola koçum
dedim, üzgünsün, meğer terfisini
yemişler iyi mi... Aradım hemen AKP
ilçe başkanını, sen dedim doldur bi form, faksla, sonra kaldırdım telefonu genel merkeze, halledin şu işi dedim, mesai bitmeden tümgeneral oldu kerata...
Bi gün bastırmışım parayı, babam sağ olsun tugayında bedelliyim, ki, sağ olsun mebustur babam... Saat 11 gibi uyanıp geldim brança, garson 18 aylıklar esas duruşta ama, sofra hazır değil, kan beynime sıçradı, vurdum tekmeyi daldım alay komutanının odasına, yarbaylar binbaşılar toplanmış patates soyuyorlar, vay efendim 3-5 nöbeti tutmuşlar da, yetiştirememişler falan, çektim albayı kenara, dedim bak ararım pederi, yakarım askerliğinizi...
Bi gün onbaşıyım, imam hatipli asteğmenlerle sabah namazından geliyorum, kurmay subaylar mıntıka temizliği yapıyor... Artist bi yüzbaşı vardı, madalyalı mıymış neymiş, iki lafından biri Atatürk Matatürk, gıcığım herife, açığını kolluyorum, baktım şapkası yok kafasında, yatırdım alayını yere, istikamet Anıtkabir, sürünnn! Üstüne 250 şınav... Çağırdım sonra astsubayı, git bana bu tugaydan sorumlu olan nöbetçi AKP’li belediye başkanını bul dedim, öğle namazına müteakip geldi başkan, zabıtaya söyleyin, bunlara iki ay çarşı izni yok dedim.
Bi gün sahur, içtima yapıyoruz, baktım üsteğmen gelmemiş... Nerde bu densiz? Sanki başka vakit kalmamış gibi gece atışlı tatbikata çıkarmış bölüğü, belli ki inadına yapıyor. Aradım Emniyet Müdürü’nü, ki, ilahiyattan devre arkadaşımdır, çok sinirlendi, rica etti özel yetkili savcıdan,
bi tutanak, inzibatlar anında enseledi bunu eğitim alanında, doooğru diskoya... E ders oldu tabii, akşam ne görsem beğenirsin, kor’lar or’lar hepsi paşa paşa iftarda.
Bi gün Karpuzkaldıran’dayım, şafak yedi, nöbetten düşmüşüm, şezlonga uzanmış tadını çıkarıyorum, büyük devlet adamımız Egemen Bağış’ın söylediği gibi, karpuzun göbeğini yiyorum... Malum, mevzubahis karpuzsa, gerisi teferruattır... Baktım elinde havlu Genelkurmay Başkanı geçiyor, Necdeeet diye bağırdım, koştu geldi, topuk selamı verdi, şurdan eli yumuşak iki teğmen ayarla da Bali masajı yapsınlar dedim...

Alınganlığa karşı not:
Yazıda adı geçen kişi ve kurumların
gerçekle alakası yoktur... Karpuz hariç.....
 
Ali Coşkuner istesekde istemesekte ülkenin başbakanı sayın recep tayyip erdogandır kendine saygısı olanın başbakanına saygı duyması gerekmezmi sevmiyebilirsiniz ama saygı duymak zorundasınızzzzzz.
ayşe bengi hanımefendi dikkat edinde sizin hücrenizin önünde davul çalmasınlar seviyesiz oldugunu kendinizde söylüyosunuz yorumunuzun lütfen biraz saygı türkiye cumhiriyetini temsil eden herkesin hakkı kimse boyundan büyük laflar etmesin sonra altında kalırsınız hesabını veremessiniz.
 


Sedat Öztek VAYYYY :(((
 

Ayşe Bengi Benim hesabım sadece Allahadır, kula değil....
 

Ali Coşkuner allah ilk önce insana saygı ve kul hakkı diyor siz burda gıybet yapıp allahla hesabım diyosunuz.allah insanın kalbine göre verir verecegini lafına deyil .rabbim size iyilik versin iyi günler.
 

Ayşe Bengi Ben özel mesaj atıp gıybet yapmıyorum...Açıkça yazıyorum...Kul hakkı yiyenler, Deniz Feneri, Kızılay gibi çeşitli yollardan götürenler utansın, ben değil...Vatanı altın tepside düşmana sunanlar, PKK ile işbirliği yapanlar utansın, ben değil...Lafım size değil, başkalarınadır...Kadir gecesinin şerefine nail olun inşallah...
 


Tek kelime ile mükemmel.. Sanal vatanseverlik, çakma donkişotluk, sanal şövalyelik, yapılırken, onlar gerçek hayata taşıdılar tüm eylemlerini. Pkk İt soyları meydanlara 5-10 bin kişi inip bölücülük sloganları atarken bizlerde sanalda attık ...
sloganlarımızı . onlar canlarımızı alırken bizler şehitler ölmez dedik sadece.. ama her gün onlarcası ölmeye devam etti. onlar vatanı bölecez diyerek şehir şehir bomba ları patlatıp yolları keserken, bi,zlerde yine her zaman olduğı gibi sanalda VATAN BÖLÜNMEZ dedik... ama ben şimdi diyoruım ki.. ŞEHİTLERİN DİNİ OLARAK ÖLÜP ÖLMEDİĞİNİ BİLEMEM AMA BİLİYORUM Kİ BEDENLERİ ÖLÜYPR VE VATAN BÖLÜNÜYOR...! Çok mu karamsarım... :)) Evet Öyleyim Çünkü Bakınız HALA SANALDAYIZ....!
 


umut bey bu ülkede 30 yıldır ocaklara ateş düşüyor. yani : anap,dsp,mhp,refah p,chp,dyp gibi partilerde bu 30 yılda ya hükümetin başı yada ortağıydı.. asıl üzücü olan ise bu konunun muhalefette olanları hiç dilinden düşmemesi.. sorun akp de...
ğil sorun insanların olayı sadece siyasi olarak değerlendirmesi.. yani iktidardayken bir şey yapmadan susup muhalefete düşünce birden vatan elden gidiyor diye bağırması.. herkese iyi bayramlar..
 
 

Birincisi ne muhalefet nede iktidar yanlısı değilim... Partizanlığın futbol takımı tutarcasına her şeyin eyvallah dendiği bir düzende benim partim olamaz.. sdece Milli duygularım ve vatan topraklarıma sadakatım olabilir.. Bunlar içinde herh...
angi bir partiye ihtiyacım yok.. tabii onlarında bana..! Gelelimn 30 ılın blancosuna.. bu konuda haksız bulamam sizi.. lakin birincisi her ne kadar sindiler tekrar toparalanacakalr denılsede o donemler.. PKK bitmişti.. Öcalan Sanık sandalyesınde Kullanıdım der afg dilerdi..! Aynı Öcalan şimdi tehdıtler ediyor pazarlık teklıflerı acıyor..! bu cesaretı ona heralde eskı hukumetlert vermedı..? 2002 de hangı iktidar ile sehitler haber olmaya basladı hafızanızı yoklayın..! peki 30 yıllık gecmıste.. Hangı parti lideri ya da başbakan BOPile eş değerde görülüp eşbaşkanlar arasına gişrdi.. peki ya yine son 30 yıl içinde hiç bir yahudi dışında inancklara verılmeyen ustun cesaret odulunu hangı ınancın mensubu aldı dersınız... Davos ne idi? Kahramanlık...? Bakınız ben yorumlarımı yaparken partilere baglı kalmaksızın yaparım.. ÇNKÜ BİLİRİMKİ.. HEPSİ AYNI BOK BAŞ HARFLERININ DEGISMESI DISINDA..! KIMSE KIRILMASIN BU GERCEK .. İÇERDEKI IYI NIYETLI DEVLET SEVER VATANSEVERLER YONETIMIN ALTINDA KALDIGI SURECEDE BU FIKRIM DEGISMEYECEK... SAYGILAR BENDEN SIZE VE IYI BAYRAMLAR...

























28 Mayıs 2012 Pazartesi

ERKENKONDU NEDİR?

Sevgili Facebook Köyü Sakinleri, komşularım!
Bizler burada mangalda kül bırakmazken,
En büyük milliyetçi biz iken,
Kimimiz rahmetli Türkeş'ten,
Kimimiz Atatürk'ün fotoğraflarından,
Kimimiz Deniz Gezmiş'ten,
Kimimiz Che'den,
medet umarken, el oğlu boş durmuyor!!!
Yarın neler yapacaklarını RESMİ YAYIN ORGANLARI OLAN SAMANYOLU TV'den
avazları çıktığı kadar bağırıyorlar.
Biz de burada birbirimize gönderdiğimiz şarkıların altına ve müsait yerine BEĞENDİ koyuyoruz. Yüreğine sağlık, çok hoşsunuz diyoruz (ben dahil).

Bu akşam 22:30 yani bir saat önce.
Habertürk TV.
CHP'den SN. Batum bağsuruna zarar verebilecek bir öfke ile yırtınıyor.
İki Yargıça da feryat figan.
"Yargıçlar haksızdır, yalancıdır!" diyor, kim takar? Kimin umurunda?
Eşzamanlı olarak Samanyolu TV.
Kollama adlı dizi.
Final Bölümü:
Polisler ve savcı mangal başında.
Kutlama var!
Herkes mutlu...
Bu arada bahçedeki küçük televizyonda haberler:
ERKENKONDU (ERGENEKON) ÇÖZÜLDÜ!!!
Her kesimden onlarca kişi tutuklanıyor!
TOPLANACAK TUTUKLU SAYISININ 2.000-3.000 KİŞİYE ULAŞACAĞI SÖYLENİYOR!
TV'yi izleyen küçük kız güzel günler göreceğiz baba diyor gülümseyerek.

Evet Facebook köyümün sakinleri neğde gamıştık?
Hadi patlat oradan bir Samanyolu, Berkant'tan olsun.
Bir elinde cımbız bir elinde ayna...
Bekle ki Atatürk dirilecek?

Dostlar lütfen bu dizinin son cümlesini ciddiye alın.
Bu şarkı bitmez diyor üçüncü defa seçilen ama hiçbirimizin oy vermediği (nasıl oluyorsa?) Başbakan.

Sevgiyle kalın
Türkçe Kalın

Sabih Samur

26 Mayıs 2012 Cumartesi

ZAMANSIZ YAZILAR


… ilinin, … ilçesinde, … askerimiz (ve ya artık polisimiz) açılan hain ateş sonucu şehit olmuştur.

Ölenlere Allahtan rahmet, geri de kalanlara baş sağlığı…

Üç nokta(…) ile boş bırakılan yerleri dünün, bugünün ve yarın gerçekleşecek baskınların verileri ile doldurursanız göreceksiniz bizi yöneten eli silahlı ve silahsız (hükümet) yani asker ve politikacılar tarafından nasıl top yekûn kandırıldığımızı.

O yüzden bu yazılara zamansız yazılar diyorum ben. Şehit, mekân, detay isimlerinin havada uçuştuğu, net olmayan görüntüler. Ateşin sadece düştüğü yeri yaktığı gerisinin kocaman bir yalan olduğu…

Dün de Pervari’de bir Karakol Baskını…

Detayları olduğu gibi aynı olan bir önceki baskınların birebir aynısı.

Bekle karakolda!

Neyi?

Basılmayı ve öldürülmeyi.

Sonra tarafsız olmayan gazetelerde gazımızı almak için “yiğitçe, kahramanca çarpışarak öldüler.” gibi başlıklar.
Doğru! Kahramanca çarpıştılar ama keriz yerine, aptal yerine koyularak öldürüldüler!!!
Bu geri zekâlıca Karakol Sistemini kaldırmak için kaç aptalca ölüm ve adına şehit olduk imajı verilmesi ve anne babaların kandırılması gerekiyor?

Ey Genel Kurmay Başkanı sen ne iş yaparsın?
Bu devletten tıkır tıkır maaşını hangi kutsal görevi icra ederek alıyorsun şu an?
Elinde tüm istihbarat verileri varken, bu bizi basan itlerin geliş yerleri ve istikâmetleri belli iken, neden karakol sistemini kaldırıp; pasif-savunma(dolayısıyla şehit olmak değil keriz gibi öldürülmeyi beklemek) yerine aktif-saldırı sistemi ile “BASKIN BASANINDIR!” mantığı ile Kandil’e kadar süpürüp, Kandil’i de başlarına yıkmıyoruz?

Genel Kurmay Başkanlığı ve TSK’ya Türk Milletinin güveninin günden güne azaldığını başarmak bir olaydı ve sen bu olayı başardın kardeşim! Sen derken üzerine alma.
Hilmi Özkök ile başlayan sürecin son seçilmiş kahramanısın sen.
Ve tarih tüm bu yaşananları not almaktadır. Gerekli ve gereksiz yere akan bu şehit kanlarının hesabı günü geldiğinde yine bu cumhuriyetin o günkü CUMHURİYET SAVCILARI tarafından isimlerine yakışır şekilde hesabı sorulacaktır.

Ve tüm bu zamansız yazılarda yer alan adını bile hatırlamadığımız şehitler yüzünden YARGILANACAK ve HÜKÜM GİYECEKSİNİZ!

İşte o zaman bu kanların hesabı alınmış olacak!

İlker Başbuğ'a farklı pencereden bakmak


İlker Başbuğ’a farklı pencereden bakmak



Generalin söyleyecek ve söylemek istediği fakat sırtında üniforması varken söyleyemedikleri çok şeyler var. Ben, Bunlar ülkenin yüksek çıkarları için, “Dolmabahçe Mutabakatı” gibi devlet sırrı olarak kalmamalı. Başbuğ Paşa töhmet altında kalmamalıdır ve şimdi ona malum köşe ve kanallardan, hatta Meclis kürsüsünden saldıranların ağızlarına pelesenk olmamalıdır! Biliyorum, onu şimdi çok üzen ve kızdıran bir şey de bazı lanetlenesi yazarların DTP/PKK vekillerinin terbiyesizce ve küstahça sataşmaları. Paşa görevdeyken onların düzeyine inip onlarla ağız dalaşına giremezdi. “Burası kışla değil, biz senin emir erin değiliz” diyen, hakkında suç duyurusu yapan DTP'li Selahattin Demirtaş’a ağzının payını verir, kışlanın ne olduğunu hatırlatıp, “Senin kimin veya kimlerin emir eri değil, uşağı olduğunu biliyoruz, yıkıl karşımdan” diyemezdi. “Atakürt” diye aklınca Mustafa Kemal’le dalga geçen, bir kadın memesine vatanını satmaya hazır, Kandil Dağı’na koşarak eşkıyalardan talimat alan Ahmet Altan’a, “Eğer ezkaza askerlik yapmışsan ve kanında biraz olsun Türk kanı varsa, milletimizin geleneklerine göre bir üst rütbedeki subayın önünde esas duruşa geçip hizaya gel” diyemezdi.

Genelkurmay Başkanını savunmak ve bu adamlara hadlerini bildirmek asıl bugün hasbelkader Türkiye’yi yönetenlere ve selken de olsa ordunun Başkomutanı mevkiinde olanlara düşerdi ama onlar ellerini bile kaldırmadılar. Belki de içlerinden bu adamları tasvip ettiler! Umuyorum ki Başbuğ bundan sonra köşesine çekilmeyecek ve söyledikleriyle bunları ve ötekileri hizaya getirecektir!
Başbuğ Paşa asi bir general ama darbeci olmadı. Bütün olup bitenlere, tahriklere rağmen sonuna kadar bağrına taş bastı. Hukuka saygılı kaldı ve mevcut iktidara başkaldırmadı.

Başbuğ’un son konuşmaları, isterseniz son emirleri, bir nevi veda konuşması!

Son konuşmaları Başbuğ’un iki yıllık görev süresinin muhakemesi gibiydi. Kırgınlığını belirten bir mesaj vardı o konuşmada. Öfke ve daha fazla kırgınlık! “Bir senemi çaldılar” diyordu. Planladıklarının bir bölümünü, dayatılan koşullar nedeniyle yapamadan ayrılmak, ister istemez burukluk yaratmıştı onda. Aslında o yıllar Türk milletinden çalındı! İstediklerini yapamamak. Başbuğ’un acısı, buna karşılık Erdoğan’ın ve iktidarının terör konusunda yaptıkları ve açılımları ise yapar gibi yapıp aslında yapmamak. İşte şimdi hala ABD’den ve Barzani'den icazet, Avrupalılardan da yardım bekliyorlar. Evet, eski askerler ölmezler. Ben Başbuğ Paşa’nın kaybolacağını sanmıyorum. Asıl görevi bundan sonra başlayacak!”

Bu metin Sn Altemur Kılıç’ın “Onurlu Generalin son emri” adlı köşe yazısından alınmıştır.

Değerli büyüğüm ve ruh ikizim kadar kendimi yakın hissetmeme rağmen Sn. Altemur Kılıç ile İlker paşa konusunda ayrılıyoruz.

Beni Paşayı eleştirdiğim için yukarıda adı geçenlerle aynı potaya koymayacağını çok iyi biliyorum. TSK’ya olan gönül bağımı ve görüşlerimi bildiğinden dolayı.

İlker Paşa büyük hatalar yapmıştır.

Bulunduğu makam şikayet değil icraat makamıdır. Genel Kurmay Başkanı’nın önünü bu memlekette Başbakan dahi kesemez. Bunu diplomasiyi, bürokrasiyi bilmeyen cahil cesareti ile söylemiyorum.

Bu zamana kadar, Cumhuriyetin kuruluşundan bugünlere kadar o mevkiinin yaptırım gücünü,
yetki ve sorumluluklarını bildiğim için rahat konuşuyorum.

Bugün İlker Paşa kamuoyunun önüne çıkıp, “bu işi kökten bitirmek için, sivrisineklerden kurtulmak için benim bataklığı kurutmam gerekiyor!” diyebilseydi…

Bataklık neresi? KANDİL.

“Ben Kandil’e gireceğim ve kalıcı tesisler kuracağım, gerekirse Tümen, Kolordu çapında!”

Ve hazırlıklara başlasaydı inanın Sn. Başbakan mecburen TBMM’den (ki zaten var) geçirerek onaylamak zorundaydı bu kararı!

Ve şu an Uğur Dündar’a göz yaşı döken ton ton dede görüntüsüyle değil omzundaki yıldızların hakkını vermiş, muzaffer bir komutan edasıyla gönlümüze yerleşirdi.

Hangimizin haklı çıkacağını zaman gösterecektir.

Fenerbahçeli Yaşar yani Büyükanıt konusunda nasıl (maalesef) haklı çıktıysam İlker Paşa konusunda da üzgünüm ama haklı çıkacağım.

Rütbeler omzundayken bahaneler ürettikten sonra emekli olduktan sonra yazıp çizsen ne olur?

Bu yazıyı yazarken yine 9 şehit haberi aldık. Biraz sonra Genel Kurmay  Sitesi’nden oku; Haberler.

Bir taraftan 1 Ağustos’a hazırlık.

Hangi Paşa emekli olacak, hangisi rütbe alacak?

Her şeyin hayırlısı…

Umarım tuttuğunu koparan ve Kandil’e Türk sancağını dikecek bir Cesur Yürek çıkar…

Sabih Samur

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Halka rağmen halk için

Halka rağmen halk için
..: 28.07.2007:..

Alanya il olmayı bekliyor! Bunu çoktan hak ettiğini düşünüyor. AKP’ye de nasıl olsa oyumuzu verdik ve sözümüzü tuttuk. Onlarda şimdi verdikleri sözü tutsun, diyor. Bu mudur? Evet budur.
Kızmayın, aynı olay Ankara’da, İstanbul’da ve memleketimin her köşesinde böyle yaşanıyor.
Yaşasın AKP! Dün dümdüz giden köşe yazarları bugün “aman başıma bir iş gelmesin” dercesine ortamı germeyelim geyiği ile özür dilemek dahil olmak üzere her yolu deniyorlar.
Evet artık kaldığımız yerden devam.Yani;
- Mükemmel giden Turizm sektörü daha da iyi olacak.
- Son demlerini yaşayan ve çıkış yolunu Mısır ve Tunus’a taşınmakta bulan Tekstil ve
Konfeksiyon sektörü tam gaz ihracata devam. Dolar 1YTL’ye kadar düşebilirmiş, kimin
umurunda.
- Esnaf dükkanları kapatmış veya açık tutmaya çalışıyor. Dostlar alışverişte görsün.
Sonuç: “Her şey güzel olacak…”
Evet sevgili okuyucularımız, mübalağasız en az elli kişiye,”AKP’ye oy verdiniz mi?” diye sordum. Aldığım yanıt hayır!
Neden biz böyleyiz? Neden dürüst değiliz? Evet verdim diyemiyoruz. Sonuçta verdiysen vermiş olduğun parti iktidara tek başına gelmiş ise niye saklarsın be kardeşim. Tuhaf.
Evet biz bunları yazaduralım beklediğimiz haber geldi. “Gerekirse ordu müdahale edebilir!” Ne demek şimdi bu? Testiyi kırmadan tokatı atalım misali…
Elin İtalyan’ı üşenmiyor bizim Emekli Orgeneral Edip Başer ile söyleşi yapıyor. Bu söyleşi de
La Repubblica adlı günlük gazetelerinde yayınlanıyor. Yazının başlığı: “Askerlerden Uyarı:
Müdahaleye Her An Hazırlar”.
Başer,sandıktan çıkan net sonuca saygı göstereceklerini belirterek, “Ak Parti net galibiyet kazandı. İnsanların büyük bölümü tercihini muhafazakârlardan yana kullandı. Bu tercihe saygıdan başka çare yok” dedi.
Başer, “Cumhurbaşkanını belirlemede durum raydan çıkarsa ordu yine müdahale edebilir. Bunu Nisan sonunda internette bildiri yayımlamaya oranla farklı bir şekilde de yapabilir. Ama Başbakan Erdoğan’ın işi böyle kritik bir noktaya taşıyacağını sanmıyorum.”
Dedi.
Bu yazının Türkçe Açıklaması şudur. Sevgili Abdullah Gül kardeşim. Sen iyi bir kardeşimiz olarak Dış İşleri Bakanlığı veya benzeri muhtelif bakanlıklarda kendine bir görev ayarla ama sakın Cumhurbaşkanlığı makamını aklına bile getirme,sonra, biliyorsun uf olur.
Ve Başer “Gül neden olmasın?” sorusuna “...Kendisinin geçmişteki bazı beyanatları, cumhuriyet karşıtıymış gibi bir izlenim uyandırmıştır. İnsanlar kişinin geçmişine bakıyorlar. Bu, zihniyeti anlamak için gerekli.”diye yanıt veriyor.
Ne diyelim büyüğümüzdür vardır bir bildiği paşamızın. Nede olsa Kuzey Irak konusunda “Koordinasyon” ile ilgili inanılmaz emeği geçti. Yalnız bana garip gelen, bizi Türkiye olarak dışarıda temsil yetkisi verdiğimiz bir kişinin “Cumhuriyet karşıtı” olduğunu düşünüyorsak insana demezler mi, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Cumhurbaşkanlığı yüce makam, Dış İşleri Bakanlığı dandik makam mı?
İrticanın birinci öncelik olduğunu düşünen ve söyleyen yanlış zihniyet bugün de aynı yanlışlığı yapmaktadır. Gül’ün gelip gelmemesi beni şu an çok enterese etmiyor. Gündemin birinci önceliği bu olmamalı!
Benim ülkemin eyaletlere bölünmesi ve bir eyaletin adının Kürdistan olması gerektiğini söyleyen birileri, bu ülkede elini kolunu sallayarak geziyor, biz nerelerdeyiz, nelerle uğraşıyoruz?
Gün gelirde bu söylem kitlesel harekete dönüşürse işte o zaman ordu kışlasından çıkacaktır (Amerika’ya rağmen). Bu çıkışın adı da “Halka rağmen Halk için” olacaktır.
Umarım herkes aklını başına alır. Tek Vatan ve Tek Bayrak altında yaşaması gerektiği bilincine varır.

....
Bu yazı 598 kere okunmuştur.

20 TEMMUZ BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK BAYRAMI

20 TEMMUZ BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK BAYRAMI
..: 22.07.2007:..

Kıbrıs Sevdalısı olarak gönülbağı ile bağlı olduğum adamızın,yavru vatanımızın ve orada yaşayan sevgili Kıbrıs Türk'ümüzün ve KKTC'mizin tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte 20 TEMMUZ BARIŞ VE ÖZGÜRLÜK BAYRAMI'nı kutluyorum.
Evet sevgili okuyucularım maalesef bu onurlu harekât 11 yıl gecikmeli olarak yapılabildi. Kıbrıs Türkü 1963 yılından 1974 Temmuz'una kadar bizleri yani anavatanı bekledi, beklemek zorunda kaldı. Sizleri fazla detaya boğmadan kısaca nereden nerelere gelindi ve neden müdahale ettik? Kısaca bilgi vermek istiyorum.
-1959 YILINDA İMZALANAN ZÜRİH VE LONDRA ANLAŞMALARININ DEVAMINDA, 1960 YILINDA KIBRIS CUMHURİYETİ KURULMUŞTUR.
-DÜNYANIN EN UZUN ANAYASALARINDAN BİRİ OLAN, 199 MADDEDEN OLUŞAN KIBRIS ANAYASA’SI İLE İKİ EŞİT TOPLUMUN BİRLİKTE YÖNETECEKLERİ BİR DEVLET YARATILMIŞTIR.
-FAKAT RUMLAR KIBRISLI TÜRKLERİ HİÇBİR ZAMAN ORTAKLARI OLARAK GÖRMEDİLER. KIBRIS CUMHURİYETİ ANAYASASININ KIBRISLI TÜRKLERE VERMİŞ OLDUĞU EŞİTLİK HAKLARINI HİÇBİR ZAMAN KABUL ETMEDİLER.
-DURUMUN CİDDİYETİ 22 KASIM 1962 GÜNÜ TÜRKİYE’YE RESMİ BİR ZİYARET YAPAN KIBRIS CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI MAKARİOS’UN, “KIBRIS CUMHURİYETİ ANAYASI’NIN KIBRISLI TÜRKLERE VERMİŞ OLDUĞU HAKLARIN ÇOK FAZLA” OLDUĞUNU İFADE ETMESİ İLE ANLAŞILDI.
-MAKARİOS 30 KASIM 1963 GÜNÜ ANAYASA’DA DEĞİŞTİRİLMESİNİ İSTEDİĞİ 13 MADDEYİ RESMEN AÇIKLADI. DEĞİŞTİRİLMESİ İSTENEN MADDELERİN ÇOĞU TÜRK TOPLUMUNUN EŞİTLİĞİNİ VURGULAYAN MADDELERDİ.
-BU TEKLİFİN REDDEDİLMESİ ÜZERİNE EOKA TARAFINDAN KIBRIS TÜRK TOPLUMUNU YOK ETMEK İÇİN AKRİTAS PLANI UYGULANMAYA BAŞLANDI.
-KIBRIS TÜRK MAHALLELERİNE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ BÜYÜKELÇİLİĞİNE SİLAHLI SALDIRIDA BULUNULDU.
-21 ARALIK KANLI NOEL SALDIRISI İLE TÜRK ALAYINDA GÖREVLİ BNB.DR. NİHAT İLHAN’IN EŞİ VE İKİ ÇOCUĞU BUGÜN “BARBARLIK MÜZESİ” OLARAK KULLANILAN EVDE BANYO KÜVETİNİN İÇİNE SOKULARAK ÖLDÜRÜLDÜ.
-146 TÜRK ÖLDÜRÜLDÜ, 103 TÜRK KÖYÜ YAKILARAK 27.000 TÜRK GÖÇMEN DURUMUNA DÜŞÜRÜLDÜ.
1963 OLAYLARININ HUKUKİ BAKIMDAN EN ÖNEMLİ SONUCU, 1960 ANAYASASI İLE YÖNETİMDE İKİ TOPLUM ARASINDA KURULAN DENGEYİ, RUMLARIN SİLAH ZORU İLE YIKMIŞ OLMASIDIR.
BÖYLECE 1960 YILINDA KURULAN KIBRIS CUMHURİYETİ, RUMLARIN ENOSİS HEDEFİNDEN VAZGEÇMEMELERİ NEDENİYLE ANCAK 3 YIL YAŞAMIŞ VE 1963’DE RUMLAR TARAFINDAN YIKILMIŞTIR.
Evet onbir yıldır geciktik dememin sebebi sanırım daha iyi anlaşılmıştır.Allah, rahmetli Ecevit ve o dönemki tüm emeği geçenlerden razı olsun.
İsterseniz bu yazı farklı olsun! Bırakın sizi harekat öncesine edebiyat yolculuğunda götüreyim.
"Orbay Deliceırmak'ın DOKUZU BEŞ GEÇE (1967) kitabında "Mısralarımı saat 9'u 5 geçe de durmayanlara sevgiyle sunarım"diyor ve önsöz olarak ve Atatürk'ün ağzından Türkiyelilere sesleniyor:

Siz hâlâ 9'u 5 geçede duruyorsunuz
Benim bıraktığım noktada
Sizde bu tembellik varken
Daha çok bekler o Güneydeki ada.

Orbay'a göre Kıbrıs Türk'ünün her biri bir pusuladır; çünkü kendilerini bildiler bileli hep Kuzeye bakıyorlar.

"Sen bana
Anamdan daha yakın
Sen bana
Benden yakın" diyerek Türkiye'ye verdiği değeri yineliyor.

Ama n’oldu çürümüşse cesetlerimiz
Biz şuna inanıyoruz ki yine gelecek jetlerimiz
..........................................................
Düşmanın öldürdüğü de ne
Bizi asıl Türkiyesizlik öldürür.

Tüm bu sömürge çocuğunun seslenişleri bir sevgiyi ve saygıyı içerir. Anavatana karşı sabretmeyi ve ümitli olmayı önerir. Çünkü kendi diliyle "Ağaçlar bekleye bekleye büyümektedir."
Erenköy Savaşları denince akla Şehit Yüzbaşı Cengiz Topel gelmektedir. Kıbrıs Türk Halkı'nın Topel'e karşı duyduğu sevgi, ulusal direnişin bir itici gücü olmuş, Rum barbarlığının belleklerde daha da somutlaşmasına yol açmıştır.

Erenköy Direnişi'nin Kıbrs Türk Edebiyatı'ndaki izlerini Özker Yaşın'ın YÜZBAŞIM şiirinden birkaç dize ile sonlandıralım:

Yüzbaşım, Kahraman Yüzbaşım
Şimdi cennetin yeşil bahçelerinde
Seni karşılayan şehitlerimize
Selam söyle Yüzbaşım, selâm söyle,
Cennetin yeşil bahçelerinde
Kucakla şehitlerimizi teker teker
Öp yanaklarından Doktor İlhan'ın yavrularını
Ayvasıl'dan küçük Ayşe'yi
Arpalık'tan İsmail Musa'ya selâm söyle
Selâm söyle Hüseyin Ruso'ya, Salahi Şevket'e
Yollardan evlerden alınıp götürülen
O mezarsız ölülerin cümlesine selam söyle.

Evet sevgili okuyucularım bu senede böyle anılarla kutlayalım istedim 20 TEMMUZ BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK BAYRAMI'mızı.
Bu vesileyle kaynak olarak yararlandığım Ali Nesim'in "Kıbrıs Edebiyatında sosyal konular" adlı kitabını ve aşağıda yer alan diğer kitapları mutlaka tedarik edip okumanızı önemle rica ederim.
-Mümtaz Soysal,”Aklını Kıbrıs'la Bozmak” Bilgi Yayınevi.
-Ufuk Büyükçelebi, “İhanet Yorgunu Denktaş” Birharf.
-İsmail Tansu, “Aslında Hiç kimse Uyumuyordu” Minpa Matbaacılık


En içten sevgi ve saygılarımla


Sabih Samur

....
Bu yazı 645 kere okunmuştur.


Bu makele için yapılan yorumlar


defne
22.07.2007
Bir Alanya aşığı olarak hemen hemen gazetenizi okuyorum. Kıbrıs ve Kıbrıslılar için yazdıkalrınızdan gururlandım. Bir Kıbrıslı olarak teşekkür ederm.

Zeliha Daşıyıcı
22.07.2007
Mailinizi aldım, ilginize teşekkür ederim. Bende size bir Mail attım, aldınızmı? Yukarıdaki güzel yazınız için binlerce teşekkürler, bu konuları hatırlayanlar ne yazıkki azaldı.Sizlerin sayesinde, bu hatırlatmalarda olmasa, geçmişi unutup, tamamen Magazin dünyasında yüzeceğiz. Selamlar.
Zeliha Daşıyıcı
Yeni Alanya Gazetesi Köşe Yazarı

Küsüm sana ABD

Küsüm sana ABD
..: 07.07.2007:..

ABD'nin 4 Temmuz Bağımsızlık ve Özgürlük Bayramı Başkent Ankara'da, Büyükelçilik'te yapılacak bir resepsiyonla kutlanır.
ABD Büyükelçiliği, her yıl 4 Temmuz'da kutlamalar kapsamında bir resepsiyon verir. Bu davetin aynı zamanda devletin zirvesi ile yabancı diplomatların da buluşma noktası olduğu
söylenir. Gel gör ki akşam yapılacak resepsiyona Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt katılmaz.
Erdoğan ve Gül, yoğun programlarını mazeret göstererek katılmayacaklarını büyükelçiliğe bildirir. Birçok bakan teklif edilmesine rağmen resepsiyona gitmeyi reddeder. Bu onurlu katılım görevini F-35 uçaklarımızın alımına imza atan Savunma Bakanı Vecdi Gönül kabul eder. Akşam, ABD'nin resepsiyonunda hükümeti Gönül temsil eder.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ise Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun temsil eder.
Devletin zirvesinin ABD Büyükelçiliği'ndeki bu en önemli resepsiyona katılmaması Ankara kulislerinde Kuzey Irak'taki PKK sorununun çözümünde yeterli yardım alınamaması nedeniyle ortaya koyulan bir tavır olarak yorumlanır(mış).
Bizler balık hafızalı vatandaşlar olarak 4 Temmuz 2003’ü unuttuğumuz için resepsiyona katılmama gerekçemiz Ankara’nın kulislerinde (oralar nerelerse) farklı algılanıyor.
Leyleğin ömrü laklakla geçer misali koskoca dört yıl sonra Amerika’ya tavrımızı aslanlar gibi resepsiyona katılmayarak gösteriyoruz. Gerçi bu nasıl katılmamaksa?
Savunma Bakanı yerine müsteşar, Orgeneral yerine Albay gönderirsen o zaman onun adı ciddiye almamak olur.
Türk halkının kırılan onurunu böyle aktivitelerle onaramazsınız beyler.
Büyükanıt emekli olunca anılarında “Amerika’yı şöyle protesto etmiştim” filan diye anlatır, biz de okuruz.
Biz resepsiyonlara katılmayarak ABD’yi madara edelim, rezil olsunlar! Diğer taraftan Barzani bizimle makara kukara yapsın, sınıra namluları bize dönük tank filan dizsin; geleceğiniz varsa göreceğiniz var desin!
Peki biz ne yapacağız?
1- Kararlılığımız devam edecek (Bu ne demekse?)
2- ABD’yi motive çalışmalarımız devam edecek, terörle mücadelemizde yanımızda olsun diye.
3- Talabani’nin Irak’ı temsilen (muhtemelen) yapacağı Ankara’daki bir resepsiyona düşük düzeyli bir katılımla Barzani ve Talabani’yi mahvedeceğiz!
Evet yukarıdaki 4 Temmuz resepsiyonundan sonra neler yapabileceğimiz seçeneklerinden kararı büyüklerimize bırakıyorum.
Şimdilik hoşça kalın. Bir resepsiyona katılmam gerekiyor.....
Bu yazı 627 kere okunmuştur.



Bu makele için yapılan yorumlar


Bay X
08.07.2007
Herkes tribunlere oynuyor ama bir gercegi gormuyor Sovyetler toprak ve bogazda us taleb ettiklerinde ABD sayesinde NATO ya girdik (Sozumuzun Gectigi Ender Organizasyonlardandır) ve Sovyetler geri adım attı 1949 buyana surekli olarak mali yardım yapıyolar ve ayagımızdaki ayakkabında sapkalarımıza kadar hersey ABD malı ama herkesi ABD karsıtı cok komik.. ABD olmasa Turkiye bataklıga saplanır ve ABD turkiyenin dogal müttefigidir

Hürkal Ayaz
07.07.2007
ABD dünyanın en büyük terörist ülkesidir,kan emicidir ve hedefine ulaşmak için herşeyi yapar.Onlar için sadece kendi canları ve kendi keyifleri önemlidir.Diğerlerinin onlar için karınca kadar bile değeri yoktur.Dünyanın neresinde işlerine yarayan bir şey varsa,onu elde etmek için herşeyi yapıyorlar ve Türkiyemizde de onların işine yarayacak çok şey olduğu için,bizi yok etmeye çalışıyorlar.
Dünyanın en büyük felaketi ABD dir

Uyan artık Türkiyem!

Uyan artık Türkiyem!
..: 18.06.2007:..

Şu sevecen ve hayranlık dolu bakışa bak. Eserini zevkle seyreden sanatçı edası.
Türkiye’mi yönetenler ise rutin bir toplantıyı "Zirve" adı ile süsleyip içi ve sonucu bomboş olarak gerçekleştiriyorlar.Ve hâlâ bazılarımız dost ve müttefik kelimesini ısrarla kullanıyorlar.
Gaflet ve dalalet tabirine doğru koşarak gidiliyor! Mutlaka bu yaşananlar geçenlerde bir subayımızın dediği gibi KAYDA alınıyordur; alınmalıdır!
Türkiye dönülmez yoldadır. Savaş çığırtkanlığı yapalım demiyorum. Dediğim şudur; artık Türkiye Amerika ile değil AMERİKA'YA RAĞMEN K.Irak'a girmeli ve işini bitirmeden de çıkmamalıdır. Barzani hâlâ Kırmızı pasaportumuzu taşıyorsa T.C.'ye zarar verdiği gerekçesi ile paket yapılıp Türkiye'ye getirilip Türk Adaletine teslim edilinceye kadar bu operasyon sürmelidir. Bu operasyon Sn.Büyükanıt ile Sn.Erdoğan'ı aşmıştır. Acilen Sn. Cumhurbaşkanı başkanlığında bakanlar kurulu toplanmalı ve bu radikal kararı almalıdır.
Bu söylediklerim bazılarına deli saçması gelebilir. Ama unutmayın bizler bunu yapmadığımız sürece baskın basanındır taktiği ile 4 Temmuz 2007'de Amerika'dan bir gol daha yiyebiliriz. 4 Temmuz 2003'te başımıza çuval geçiren ABD belki bir sürpriz yaparak Kuzey Irak'ta Türkiye'ye rağmen bir bağımsızlık ilan edebilir. O zaman zannediyorum o meşhur Kırmızı Çizgilerimizi koltuğumuzun altına alır "Kararlılığımız devam edecektir" türküsünü hep beraber söyleriz. Allah bize o günleri göstermesin!
O günler gelirse Mehmet Akif'in dediği gibi bendimi çiğner aşarım.
İşte o zaman kolpacılar, sahte kahramanlar devre dışı kalır ve Türk Milleti'ni hiç kimse durduramaz,Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi.......
Bu yazı 555 kere okunmuştur.

ÜÇ KİŞİ TÜRK MİLLETİ’NDEN ÖZÜR DİLEMELİDİR

ÜÇ KİŞİ TÜRK MİLLETİ’NDEN ÖZÜR DİLEMELİDİR
..: 14.06.2007:..

Evet artık yeter. Türk Milleti’ni aptal yerine koyanlar yanılıyorlar. Bizler bu aziz vatanın üzerinde yaşayan Asil Türk Milleti’nin birer ferdi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğru eller tarafından yönetilememesi veya yönetilmemesi nedeni ile uluslar arası camiada ve kendi içimizde düşmüş olduğumuz durumdan dolayı utanç duyuyoruz. Tarihin hiçbir döneminde ülke tüm kurumlarıyla hiç bu kadar kötü temsil edilmemişti.
Özür dilemesi gereken bu üç kişi kimdir ve gerekçesi nedir?
1-BAŞBAKAN
TSK’ya gerekli emri vermeyip; TBMM’yi toplayarak harekât izni çıkartarak ordumuzu K.Irak’a sevk ettirmediği için.
KKTC’nin Babacan tarafından AB yolunda engelleyici bir sorun olarak dillendirilmesine izin verdiği ve bunu T.C’nin resmi söylemi boyutuna getirdiği için.
2-GENEL KURMAY BAŞKANI
Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden Başbakan’a “Türk Silahlı Kuvvetleri olarak mutlaka K.Irak’a girilmesi gerektiğini bunun olmazsa olmaz boyutuna geldiğini,Türk Milleti’nin gereksiz yere çarpışmadan, kalleşçe öldürülen vatan evlatlarının hesabını mutlaka günü geldiğinde “neden sana emanet ettiğimiz evlatlarımızın canına sahip çıkamadın?” diye soracağını bu nedenle bana Kuzey Irak’a girebilmek için bu yazılı emri çıkartmak zorundasınız demediği, bunu sadece kararlılık boyutunda bıraktığı ve TSK’yı Barzani gibi bir it ile dalga geçtirttiği ve dünya ülkelerinin gözünde küçük düşürdüğü için.
3-CUMHURBAŞKANI
Başbakanlık ve Genel Kurmay gibi iki çok önemli ve güzide kurumun başındaki kişilerin temsil ettikleri kurumlara ve ülkeye zarar verdiklerini göremediği veya gördüyse müdahale ederek neden her iki sorumluyu da uyarmadığını Türk Milleti’ne açıklamak zorundadır. Dünyayı titretebilecek yüreğe ve bileğe sahip olan muzaffer ordumuzun Başkomutanı olarak hâlâ ordumuzun K.Irak’a girmesini sağlayacak ortamı oluşturmadığı için.
Sonuç itibariyle canım ülkemin en tepesindeki bu üç YETKİLİ ve SORUMLU kişi görevlerini yeterince yerine getirmedikleri için TÜRK HALKINDAN ÖZÜR DİLEMEK ZORUNDADIRLAR !

Gereğini Türk Halkı’ndan arz ederim.

T.C. Vatandaşı
Sabih Samur

Evet sayın okuyucular maalesef ülkemizin getirildiği durum budur. Edip Paşa da kalkmış utanmadan sıkılmadan sanki kendisine verilen sözde koordinasyon görevini dört dörtlük yerine getirmiş gibi, Hatay'ın İskenderun ilçesi Genç İşadamları Derneği’nce düzenlenen
''Türkiye'nin Ulusal Güvenliği'' konulu konferansta, eğitim sorunu, kötü yönetim, refahın paylaşımındaki dengesizlik, mezhepsel ve kökten ayrılıklar ile adalet ve sağlık sistemindeki sorunların ulusal güvenliği etkileyen unsurlar arasında yer aldığını vurguluyor ve Ulusal birliğin korunmasında en önemli unsurun dil olduğunu, Türkçe'nin korunmasına özen gösterilmesi gerektiğini belirten Başer, ''TOKİ'nin yaptığı sitelerde Türkçe isimlere rastlamak zordur. Ya İngilizce ya Fransızca. Bağdat Caddesi’nde Türkçe mağaza ismi çok azdır'' diyor.
Enteresandır o günde TOKİ’nin yapmış olduğu evlerin teslimat töreni var.TSK üzerine gölge düşürecek politize söylemlerden kaçınılması gerekmektedir. Yapılan bu tip konuşmalar (gerek emekli gerekse faal kurmaylarımız tarafından) Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti’nin ekmeğine yağ sürmektedir.Ve maalesef iktidardan uzaklaştırmak yerine tam tersi ezilen, yıpratılmak istenen, mağdur kimliğine bürünen bu parti bu kişilerin söylemleri yüzünden çok daha kuvvetli olarak yönetime gelecekler gibi görünüyor.
DP, CHP, Genç Parti ve MHP’nin yapması gereken, bu gerçeği görüp AK Parti’nin bu zamana kadar yaptığı olumlu veya olumsuz icraatları anlatıp eleştirmek yerine Türkiye’yi hangi vizyon ile yönetmeye talipler hedefleri nelerdir? Bunları çok çok iyi ve anlaşılır bir şekilde Türk Halkına anlatmak zorundadırlar.

Saygılarımla
Sabih Samur....
Bu yazı 965 kere okunmuştur.




Bu makele için yapılan yorumlar


Eray Atacan
22.07.2007
Sayın Samur, belli ki Türkiye'nin Kuzey Irak'a girerse kaç canının kaybedilebileceği konusunda bir bilginiz yok. PKK bir terör örgütüdür ve bir sinektir. Türk Silahlı Kuvvetleri ise bir balyozdur. Bir sineğe karşı balyozla mücadele edilmez. Buna isterseniz siz değil bu konunun uzmanları karar versin. Herkesin bildiği konularda konuşması dileğiyle...

Vedat Dindar
15.06.2007
Sn. Sabih Samur
Özür dilemeliler mi tartışılır.
Lakin gönül ister ki bu üç büyüğümüz bir bütün olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni hiç olmazsa dış ülkelere karşı temsil ederek dik duruşumuzu ve şaka yapmadığımızı gerekirse Ayşe'yi tekrar tatile gönderebileceğimizi ifade etsinler.
Saygılarımızla

Mehmet Buhur
14.06.2007
Teşekkürler,çok güzel bir yazı.Söyleyecek sözüm yok.Selamlar.

muharrem uyar
14.06.2007
sayın samur, sizin milli duygularınız kabarmış olsa gerek K ıraka girmenin nelere mal olacagını hiç düşündünüzmü ?evet şehit veriyoruz yüreğimiz yanıyor onu anlıyorum. K ıraka girilecekse zaten girilir şuan ordumuz gerekeni yapıyor sınırda guvenlik saglandı ve iç temizlik başladı K ıraka girmek şuan kardan çok zarar getirir bunun nelere mal olacagını elinizi başınıza koyun iyice bidüşünün terör bitermi biraz zor yokedersin ama yenisi gelir tabi geleni yok edeceğiz. 1980 yılından beri bitmdi 1982 yılında ben tuncelinin daglarında askerdim ve tuncelinin daglarında bu gunde asker var ayrıca TÜRK milleti hiç bizaman utanacak bikonuma düşmedi kurumlarda kötü temsil edilmemiştir. kim kurumunu kötü temsil eder, ülkemiz adına iyi düşünelim karı ve zararı bilelim ülkemizin çıkarlarını daima koruyalım kolay gelsin saygılar.