Doruktürk yeleğim, elimde fotoğraf makinem, resmi kayıt alan bir polis kameraman arkadaşın yanında; bayrağa sarılı tabutun çelenklere yakın kısmına konuşlandım.
En uygun görüntüyü kendimce almaya çalışırken bir taraftan da ortamı izliyordum.
Tanıdık bir kaç basın mensubu kardeşim ile göz selamlaşması...
Herkes görevini itina ile yapmaya çalışıyor...
Aynı şekilde basın mensuplarının cenaze namazını kılmak için hazırlanan protokol, şehit yakınları ve nihayetinde vatandaşın alanına girmemesi için Polisin içinde rütbesini bilmediğim sivil bir kişinin kendince basına müdahil olması ve gereğini, maksadını aşan monolog.
Arkadaşları şehit olduğu ve gözünün önünde bayrağa sarılı yattığı halde oralı olmayan, suratında gülümsemesi ile sağa sola poz veren bir kaç yetkili ve görevli.
Dua bölümünde Osmanlı İmparatorluğu'nun neredeyse tüm padişahları için tek tek dua eden ve amin dedirten imamımız ve hemen peşinden Mustafa Kemal adı geçince belki de tepki niteliğinde duayı bırakıp alkış tufanı koparan hazirun.
Ve cenazeyi bu ortamı yaşamadan, orada olmadan sadece bu kısmı alıp köşesine taşıyan Atatürk'ten ekmek yiyen sözde Atatürkçü kesim ve sosyal medyada sadece bu kısım ile ilgili boy boy paylaşım.
Ya o tabutun içinde yatan?
Bu filmin başrolündeki kişi? Onun haber değeri?
Evet.
Her zamanki gibi ateş düştüğü yeri yaktı.
Kimimiz fotoğraf ve video çektik. Onu merkeze yetiştirme telaşesi.
Kimimiz asayişi sağladık.
Kimimiz dua ettirdik kimimiz dua ettik.
Kimimiz siyasetçi idik; geldik, göründük ve gittik.
Ama birimiz sadece tabutun içindeydik ve Şehittik.
Kolay gelsin Türkiye'm.
"Nereye doğru gidiyoruz, bize ne oldu böyle?" sorusunu kendimize sormamız ve bir an önce Türk'e yakışan özümüze dönmemiz ümidi ile.
Sabih Samur, Doruktürk, 11 Haziran 2016, EDİRNE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder