DORUKTÜRK TV

28 Mayıs 2012 Pazartesi

ERKENKONDU NEDİR?

Sevgili Facebook Köyü Sakinleri, komşularım!
Bizler burada mangalda kül bırakmazken,
En büyük milliyetçi biz iken,
Kimimiz rahmetli Türkeş'ten,
Kimimiz Atatürk'ün fotoğraflarından,
Kimimiz Deniz Gezmiş'ten,
Kimimiz Che'den,
medet umarken, el oğlu boş durmuyor!!!
Yarın neler yapacaklarını RESMİ YAYIN ORGANLARI OLAN SAMANYOLU TV'den
avazları çıktığı kadar bağırıyorlar.
Biz de burada birbirimize gönderdiğimiz şarkıların altına ve müsait yerine BEĞENDİ koyuyoruz. Yüreğine sağlık, çok hoşsunuz diyoruz (ben dahil).

Bu akşam 22:30 yani bir saat önce.
Habertürk TV.
CHP'den SN. Batum bağsuruna zarar verebilecek bir öfke ile yırtınıyor.
İki Yargıça da feryat figan.
"Yargıçlar haksızdır, yalancıdır!" diyor, kim takar? Kimin umurunda?
Eşzamanlı olarak Samanyolu TV.
Kollama adlı dizi.
Final Bölümü:
Polisler ve savcı mangal başında.
Kutlama var!
Herkes mutlu...
Bu arada bahçedeki küçük televizyonda haberler:
ERKENKONDU (ERGENEKON) ÇÖZÜLDÜ!!!
Her kesimden onlarca kişi tutuklanıyor!
TOPLANACAK TUTUKLU SAYISININ 2.000-3.000 KİŞİYE ULAŞACAĞI SÖYLENİYOR!
TV'yi izleyen küçük kız güzel günler göreceğiz baba diyor gülümseyerek.

Evet Facebook köyümün sakinleri neğde gamıştık?
Hadi patlat oradan bir Samanyolu, Berkant'tan olsun.
Bir elinde cımbız bir elinde ayna...
Bekle ki Atatürk dirilecek?

Dostlar lütfen bu dizinin son cümlesini ciddiye alın.
Bu şarkı bitmez diyor üçüncü defa seçilen ama hiçbirimizin oy vermediği (nasıl oluyorsa?) Başbakan.

Sevgiyle kalın
Türkçe Kalın

Sabih Samur

26 Mayıs 2012 Cumartesi

ZAMANSIZ YAZILAR


… ilinin, … ilçesinde, … askerimiz (ve ya artık polisimiz) açılan hain ateş sonucu şehit olmuştur.

Ölenlere Allahtan rahmet, geri de kalanlara baş sağlığı…

Üç nokta(…) ile boş bırakılan yerleri dünün, bugünün ve yarın gerçekleşecek baskınların verileri ile doldurursanız göreceksiniz bizi yöneten eli silahlı ve silahsız (hükümet) yani asker ve politikacılar tarafından nasıl top yekûn kandırıldığımızı.

O yüzden bu yazılara zamansız yazılar diyorum ben. Şehit, mekân, detay isimlerinin havada uçuştuğu, net olmayan görüntüler. Ateşin sadece düştüğü yeri yaktığı gerisinin kocaman bir yalan olduğu…

Dün de Pervari’de bir Karakol Baskını…

Detayları olduğu gibi aynı olan bir önceki baskınların birebir aynısı.

Bekle karakolda!

Neyi?

Basılmayı ve öldürülmeyi.

Sonra tarafsız olmayan gazetelerde gazımızı almak için “yiğitçe, kahramanca çarpışarak öldüler.” gibi başlıklar.
Doğru! Kahramanca çarpıştılar ama keriz yerine, aptal yerine koyularak öldürüldüler!!!
Bu geri zekâlıca Karakol Sistemini kaldırmak için kaç aptalca ölüm ve adına şehit olduk imajı verilmesi ve anne babaların kandırılması gerekiyor?

Ey Genel Kurmay Başkanı sen ne iş yaparsın?
Bu devletten tıkır tıkır maaşını hangi kutsal görevi icra ederek alıyorsun şu an?
Elinde tüm istihbarat verileri varken, bu bizi basan itlerin geliş yerleri ve istikâmetleri belli iken, neden karakol sistemini kaldırıp; pasif-savunma(dolayısıyla şehit olmak değil keriz gibi öldürülmeyi beklemek) yerine aktif-saldırı sistemi ile “BASKIN BASANINDIR!” mantığı ile Kandil’e kadar süpürüp, Kandil’i de başlarına yıkmıyoruz?

Genel Kurmay Başkanlığı ve TSK’ya Türk Milletinin güveninin günden güne azaldığını başarmak bir olaydı ve sen bu olayı başardın kardeşim! Sen derken üzerine alma.
Hilmi Özkök ile başlayan sürecin son seçilmiş kahramanısın sen.
Ve tarih tüm bu yaşananları not almaktadır. Gerekli ve gereksiz yere akan bu şehit kanlarının hesabı günü geldiğinde yine bu cumhuriyetin o günkü CUMHURİYET SAVCILARI tarafından isimlerine yakışır şekilde hesabı sorulacaktır.

Ve tüm bu zamansız yazılarda yer alan adını bile hatırlamadığımız şehitler yüzünden YARGILANACAK ve HÜKÜM GİYECEKSİNİZ!

İşte o zaman bu kanların hesabı alınmış olacak!

İlker Başbuğ'a farklı pencereden bakmak


İlker Başbuğ’a farklı pencereden bakmak



Generalin söyleyecek ve söylemek istediği fakat sırtında üniforması varken söyleyemedikleri çok şeyler var. Ben, Bunlar ülkenin yüksek çıkarları için, “Dolmabahçe Mutabakatı” gibi devlet sırrı olarak kalmamalı. Başbuğ Paşa töhmet altında kalmamalıdır ve şimdi ona malum köşe ve kanallardan, hatta Meclis kürsüsünden saldıranların ağızlarına pelesenk olmamalıdır! Biliyorum, onu şimdi çok üzen ve kızdıran bir şey de bazı lanetlenesi yazarların DTP/PKK vekillerinin terbiyesizce ve küstahça sataşmaları. Paşa görevdeyken onların düzeyine inip onlarla ağız dalaşına giremezdi. “Burası kışla değil, biz senin emir erin değiliz” diyen, hakkında suç duyurusu yapan DTP'li Selahattin Demirtaş’a ağzının payını verir, kışlanın ne olduğunu hatırlatıp, “Senin kimin veya kimlerin emir eri değil, uşağı olduğunu biliyoruz, yıkıl karşımdan” diyemezdi. “Atakürt” diye aklınca Mustafa Kemal’le dalga geçen, bir kadın memesine vatanını satmaya hazır, Kandil Dağı’na koşarak eşkıyalardan talimat alan Ahmet Altan’a, “Eğer ezkaza askerlik yapmışsan ve kanında biraz olsun Türk kanı varsa, milletimizin geleneklerine göre bir üst rütbedeki subayın önünde esas duruşa geçip hizaya gel” diyemezdi.

Genelkurmay Başkanını savunmak ve bu adamlara hadlerini bildirmek asıl bugün hasbelkader Türkiye’yi yönetenlere ve selken de olsa ordunun Başkomutanı mevkiinde olanlara düşerdi ama onlar ellerini bile kaldırmadılar. Belki de içlerinden bu adamları tasvip ettiler! Umuyorum ki Başbuğ bundan sonra köşesine çekilmeyecek ve söyledikleriyle bunları ve ötekileri hizaya getirecektir!
Başbuğ Paşa asi bir general ama darbeci olmadı. Bütün olup bitenlere, tahriklere rağmen sonuna kadar bağrına taş bastı. Hukuka saygılı kaldı ve mevcut iktidara başkaldırmadı.

Başbuğ’un son konuşmaları, isterseniz son emirleri, bir nevi veda konuşması!

Son konuşmaları Başbuğ’un iki yıllık görev süresinin muhakemesi gibiydi. Kırgınlığını belirten bir mesaj vardı o konuşmada. Öfke ve daha fazla kırgınlık! “Bir senemi çaldılar” diyordu. Planladıklarının bir bölümünü, dayatılan koşullar nedeniyle yapamadan ayrılmak, ister istemez burukluk yaratmıştı onda. Aslında o yıllar Türk milletinden çalındı! İstediklerini yapamamak. Başbuğ’un acısı, buna karşılık Erdoğan’ın ve iktidarının terör konusunda yaptıkları ve açılımları ise yapar gibi yapıp aslında yapmamak. İşte şimdi hala ABD’den ve Barzani'den icazet, Avrupalılardan da yardım bekliyorlar. Evet, eski askerler ölmezler. Ben Başbuğ Paşa’nın kaybolacağını sanmıyorum. Asıl görevi bundan sonra başlayacak!”

Bu metin Sn Altemur Kılıç’ın “Onurlu Generalin son emri” adlı köşe yazısından alınmıştır.

Değerli büyüğüm ve ruh ikizim kadar kendimi yakın hissetmeme rağmen Sn. Altemur Kılıç ile İlker paşa konusunda ayrılıyoruz.

Beni Paşayı eleştirdiğim için yukarıda adı geçenlerle aynı potaya koymayacağını çok iyi biliyorum. TSK’ya olan gönül bağımı ve görüşlerimi bildiğinden dolayı.

İlker Paşa büyük hatalar yapmıştır.

Bulunduğu makam şikayet değil icraat makamıdır. Genel Kurmay Başkanı’nın önünü bu memlekette Başbakan dahi kesemez. Bunu diplomasiyi, bürokrasiyi bilmeyen cahil cesareti ile söylemiyorum.

Bu zamana kadar, Cumhuriyetin kuruluşundan bugünlere kadar o mevkiinin yaptırım gücünü,
yetki ve sorumluluklarını bildiğim için rahat konuşuyorum.

Bugün İlker Paşa kamuoyunun önüne çıkıp, “bu işi kökten bitirmek için, sivrisineklerden kurtulmak için benim bataklığı kurutmam gerekiyor!” diyebilseydi…

Bataklık neresi? KANDİL.

“Ben Kandil’e gireceğim ve kalıcı tesisler kuracağım, gerekirse Tümen, Kolordu çapında!”

Ve hazırlıklara başlasaydı inanın Sn. Başbakan mecburen TBMM’den (ki zaten var) geçirerek onaylamak zorundaydı bu kararı!

Ve şu an Uğur Dündar’a göz yaşı döken ton ton dede görüntüsüyle değil omzundaki yıldızların hakkını vermiş, muzaffer bir komutan edasıyla gönlümüze yerleşirdi.

Hangimizin haklı çıkacağını zaman gösterecektir.

Fenerbahçeli Yaşar yani Büyükanıt konusunda nasıl (maalesef) haklı çıktıysam İlker Paşa konusunda da üzgünüm ama haklı çıkacağım.

Rütbeler omzundayken bahaneler ürettikten sonra emekli olduktan sonra yazıp çizsen ne olur?

Bu yazıyı yazarken yine 9 şehit haberi aldık. Biraz sonra Genel Kurmay  Sitesi’nden oku; Haberler.

Bir taraftan 1 Ağustos’a hazırlık.

Hangi Paşa emekli olacak, hangisi rütbe alacak?

Her şeyin hayırlısı…

Umarım tuttuğunu koparan ve Kandil’e Türk sancağını dikecek bir Cesur Yürek çıkar…

Sabih Samur

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Halka rağmen halk için

Halka rağmen halk için
..: 28.07.2007:..

Alanya il olmayı bekliyor! Bunu çoktan hak ettiğini düşünüyor. AKP’ye de nasıl olsa oyumuzu verdik ve sözümüzü tuttuk. Onlarda şimdi verdikleri sözü tutsun, diyor. Bu mudur? Evet budur.
Kızmayın, aynı olay Ankara’da, İstanbul’da ve memleketimin her köşesinde böyle yaşanıyor.
Yaşasın AKP! Dün dümdüz giden köşe yazarları bugün “aman başıma bir iş gelmesin” dercesine ortamı germeyelim geyiği ile özür dilemek dahil olmak üzere her yolu deniyorlar.
Evet artık kaldığımız yerden devam.Yani;
- Mükemmel giden Turizm sektörü daha da iyi olacak.
- Son demlerini yaşayan ve çıkış yolunu Mısır ve Tunus’a taşınmakta bulan Tekstil ve
Konfeksiyon sektörü tam gaz ihracata devam. Dolar 1YTL’ye kadar düşebilirmiş, kimin
umurunda.
- Esnaf dükkanları kapatmış veya açık tutmaya çalışıyor. Dostlar alışverişte görsün.
Sonuç: “Her şey güzel olacak…”
Evet sevgili okuyucularımız, mübalağasız en az elli kişiye,”AKP’ye oy verdiniz mi?” diye sordum. Aldığım yanıt hayır!
Neden biz böyleyiz? Neden dürüst değiliz? Evet verdim diyemiyoruz. Sonuçta verdiysen vermiş olduğun parti iktidara tek başına gelmiş ise niye saklarsın be kardeşim. Tuhaf.
Evet biz bunları yazaduralım beklediğimiz haber geldi. “Gerekirse ordu müdahale edebilir!” Ne demek şimdi bu? Testiyi kırmadan tokatı atalım misali…
Elin İtalyan’ı üşenmiyor bizim Emekli Orgeneral Edip Başer ile söyleşi yapıyor. Bu söyleşi de
La Repubblica adlı günlük gazetelerinde yayınlanıyor. Yazının başlığı: “Askerlerden Uyarı:
Müdahaleye Her An Hazırlar”.
Başer,sandıktan çıkan net sonuca saygı göstereceklerini belirterek, “Ak Parti net galibiyet kazandı. İnsanların büyük bölümü tercihini muhafazakârlardan yana kullandı. Bu tercihe saygıdan başka çare yok” dedi.
Başer, “Cumhurbaşkanını belirlemede durum raydan çıkarsa ordu yine müdahale edebilir. Bunu Nisan sonunda internette bildiri yayımlamaya oranla farklı bir şekilde de yapabilir. Ama Başbakan Erdoğan’ın işi böyle kritik bir noktaya taşıyacağını sanmıyorum.”
Dedi.
Bu yazının Türkçe Açıklaması şudur. Sevgili Abdullah Gül kardeşim. Sen iyi bir kardeşimiz olarak Dış İşleri Bakanlığı veya benzeri muhtelif bakanlıklarda kendine bir görev ayarla ama sakın Cumhurbaşkanlığı makamını aklına bile getirme,sonra, biliyorsun uf olur.
Ve Başer “Gül neden olmasın?” sorusuna “...Kendisinin geçmişteki bazı beyanatları, cumhuriyet karşıtıymış gibi bir izlenim uyandırmıştır. İnsanlar kişinin geçmişine bakıyorlar. Bu, zihniyeti anlamak için gerekli.”diye yanıt veriyor.
Ne diyelim büyüğümüzdür vardır bir bildiği paşamızın. Nede olsa Kuzey Irak konusunda “Koordinasyon” ile ilgili inanılmaz emeği geçti. Yalnız bana garip gelen, bizi Türkiye olarak dışarıda temsil yetkisi verdiğimiz bir kişinin “Cumhuriyet karşıtı” olduğunu düşünüyorsak insana demezler mi, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Cumhurbaşkanlığı yüce makam, Dış İşleri Bakanlığı dandik makam mı?
İrticanın birinci öncelik olduğunu düşünen ve söyleyen yanlış zihniyet bugün de aynı yanlışlığı yapmaktadır. Gül’ün gelip gelmemesi beni şu an çok enterese etmiyor. Gündemin birinci önceliği bu olmamalı!
Benim ülkemin eyaletlere bölünmesi ve bir eyaletin adının Kürdistan olması gerektiğini söyleyen birileri, bu ülkede elini kolunu sallayarak geziyor, biz nerelerdeyiz, nelerle uğraşıyoruz?
Gün gelirde bu söylem kitlesel harekete dönüşürse işte o zaman ordu kışlasından çıkacaktır (Amerika’ya rağmen). Bu çıkışın adı da “Halka rağmen Halk için” olacaktır.
Umarım herkes aklını başına alır. Tek Vatan ve Tek Bayrak altında yaşaması gerektiği bilincine varır.

....
Bu yazı 598 kere okunmuştur.

20 TEMMUZ BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK BAYRAMI

20 TEMMUZ BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK BAYRAMI
..: 22.07.2007:..

Kıbrıs Sevdalısı olarak gönülbağı ile bağlı olduğum adamızın,yavru vatanımızın ve orada yaşayan sevgili Kıbrıs Türk'ümüzün ve KKTC'mizin tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte 20 TEMMUZ BARIŞ VE ÖZGÜRLÜK BAYRAMI'nı kutluyorum.
Evet sevgili okuyucularım maalesef bu onurlu harekât 11 yıl gecikmeli olarak yapılabildi. Kıbrıs Türkü 1963 yılından 1974 Temmuz'una kadar bizleri yani anavatanı bekledi, beklemek zorunda kaldı. Sizleri fazla detaya boğmadan kısaca nereden nerelere gelindi ve neden müdahale ettik? Kısaca bilgi vermek istiyorum.
-1959 YILINDA İMZALANAN ZÜRİH VE LONDRA ANLAŞMALARININ DEVAMINDA, 1960 YILINDA KIBRIS CUMHURİYETİ KURULMUŞTUR.
-DÜNYANIN EN UZUN ANAYASALARINDAN BİRİ OLAN, 199 MADDEDEN OLUŞAN KIBRIS ANAYASA’SI İLE İKİ EŞİT TOPLUMUN BİRLİKTE YÖNETECEKLERİ BİR DEVLET YARATILMIŞTIR.
-FAKAT RUMLAR KIBRISLI TÜRKLERİ HİÇBİR ZAMAN ORTAKLARI OLARAK GÖRMEDİLER. KIBRIS CUMHURİYETİ ANAYASASININ KIBRISLI TÜRKLERE VERMİŞ OLDUĞU EŞİTLİK HAKLARINI HİÇBİR ZAMAN KABUL ETMEDİLER.
-DURUMUN CİDDİYETİ 22 KASIM 1962 GÜNÜ TÜRKİYE’YE RESMİ BİR ZİYARET YAPAN KIBRIS CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI MAKARİOS’UN, “KIBRIS CUMHURİYETİ ANAYASI’NIN KIBRISLI TÜRKLERE VERMİŞ OLDUĞU HAKLARIN ÇOK FAZLA” OLDUĞUNU İFADE ETMESİ İLE ANLAŞILDI.
-MAKARİOS 30 KASIM 1963 GÜNÜ ANAYASA’DA DEĞİŞTİRİLMESİNİ İSTEDİĞİ 13 MADDEYİ RESMEN AÇIKLADI. DEĞİŞTİRİLMESİ İSTENEN MADDELERİN ÇOĞU TÜRK TOPLUMUNUN EŞİTLİĞİNİ VURGULAYAN MADDELERDİ.
-BU TEKLİFİN REDDEDİLMESİ ÜZERİNE EOKA TARAFINDAN KIBRIS TÜRK TOPLUMUNU YOK ETMEK İÇİN AKRİTAS PLANI UYGULANMAYA BAŞLANDI.
-KIBRIS TÜRK MAHALLELERİNE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ BÜYÜKELÇİLİĞİNE SİLAHLI SALDIRIDA BULUNULDU.
-21 ARALIK KANLI NOEL SALDIRISI İLE TÜRK ALAYINDA GÖREVLİ BNB.DR. NİHAT İLHAN’IN EŞİ VE İKİ ÇOCUĞU BUGÜN “BARBARLIK MÜZESİ” OLARAK KULLANILAN EVDE BANYO KÜVETİNİN İÇİNE SOKULARAK ÖLDÜRÜLDÜ.
-146 TÜRK ÖLDÜRÜLDÜ, 103 TÜRK KÖYÜ YAKILARAK 27.000 TÜRK GÖÇMEN DURUMUNA DÜŞÜRÜLDÜ.
1963 OLAYLARININ HUKUKİ BAKIMDAN EN ÖNEMLİ SONUCU, 1960 ANAYASASI İLE YÖNETİMDE İKİ TOPLUM ARASINDA KURULAN DENGEYİ, RUMLARIN SİLAH ZORU İLE YIKMIŞ OLMASIDIR.
BÖYLECE 1960 YILINDA KURULAN KIBRIS CUMHURİYETİ, RUMLARIN ENOSİS HEDEFİNDEN VAZGEÇMEMELERİ NEDENİYLE ANCAK 3 YIL YAŞAMIŞ VE 1963’DE RUMLAR TARAFINDAN YIKILMIŞTIR.
Evet onbir yıldır geciktik dememin sebebi sanırım daha iyi anlaşılmıştır.Allah, rahmetli Ecevit ve o dönemki tüm emeği geçenlerden razı olsun.
İsterseniz bu yazı farklı olsun! Bırakın sizi harekat öncesine edebiyat yolculuğunda götüreyim.
"Orbay Deliceırmak'ın DOKUZU BEŞ GEÇE (1967) kitabında "Mısralarımı saat 9'u 5 geçe de durmayanlara sevgiyle sunarım"diyor ve önsöz olarak ve Atatürk'ün ağzından Türkiyelilere sesleniyor:

Siz hâlâ 9'u 5 geçede duruyorsunuz
Benim bıraktığım noktada
Sizde bu tembellik varken
Daha çok bekler o Güneydeki ada.

Orbay'a göre Kıbrıs Türk'ünün her biri bir pusuladır; çünkü kendilerini bildiler bileli hep Kuzeye bakıyorlar.

"Sen bana
Anamdan daha yakın
Sen bana
Benden yakın" diyerek Türkiye'ye verdiği değeri yineliyor.

Ama n’oldu çürümüşse cesetlerimiz
Biz şuna inanıyoruz ki yine gelecek jetlerimiz
..........................................................
Düşmanın öldürdüğü de ne
Bizi asıl Türkiyesizlik öldürür.

Tüm bu sömürge çocuğunun seslenişleri bir sevgiyi ve saygıyı içerir. Anavatana karşı sabretmeyi ve ümitli olmayı önerir. Çünkü kendi diliyle "Ağaçlar bekleye bekleye büyümektedir."
Erenköy Savaşları denince akla Şehit Yüzbaşı Cengiz Topel gelmektedir. Kıbrıs Türk Halkı'nın Topel'e karşı duyduğu sevgi, ulusal direnişin bir itici gücü olmuş, Rum barbarlığının belleklerde daha da somutlaşmasına yol açmıştır.

Erenköy Direnişi'nin Kıbrs Türk Edebiyatı'ndaki izlerini Özker Yaşın'ın YÜZBAŞIM şiirinden birkaç dize ile sonlandıralım:

Yüzbaşım, Kahraman Yüzbaşım
Şimdi cennetin yeşil bahçelerinde
Seni karşılayan şehitlerimize
Selam söyle Yüzbaşım, selâm söyle,
Cennetin yeşil bahçelerinde
Kucakla şehitlerimizi teker teker
Öp yanaklarından Doktor İlhan'ın yavrularını
Ayvasıl'dan küçük Ayşe'yi
Arpalık'tan İsmail Musa'ya selâm söyle
Selâm söyle Hüseyin Ruso'ya, Salahi Şevket'e
Yollardan evlerden alınıp götürülen
O mezarsız ölülerin cümlesine selam söyle.

Evet sevgili okuyucularım bu senede böyle anılarla kutlayalım istedim 20 TEMMUZ BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK BAYRAMI'mızı.
Bu vesileyle kaynak olarak yararlandığım Ali Nesim'in "Kıbrıs Edebiyatında sosyal konular" adlı kitabını ve aşağıda yer alan diğer kitapları mutlaka tedarik edip okumanızı önemle rica ederim.
-Mümtaz Soysal,”Aklını Kıbrıs'la Bozmak” Bilgi Yayınevi.
-Ufuk Büyükçelebi, “İhanet Yorgunu Denktaş” Birharf.
-İsmail Tansu, “Aslında Hiç kimse Uyumuyordu” Minpa Matbaacılık


En içten sevgi ve saygılarımla


Sabih Samur

....
Bu yazı 645 kere okunmuştur.


Bu makele için yapılan yorumlar


defne
22.07.2007
Bir Alanya aşığı olarak hemen hemen gazetenizi okuyorum. Kıbrıs ve Kıbrıslılar için yazdıkalrınızdan gururlandım. Bir Kıbrıslı olarak teşekkür ederm.

Zeliha Daşıyıcı
22.07.2007
Mailinizi aldım, ilginize teşekkür ederim. Bende size bir Mail attım, aldınızmı? Yukarıdaki güzel yazınız için binlerce teşekkürler, bu konuları hatırlayanlar ne yazıkki azaldı.Sizlerin sayesinde, bu hatırlatmalarda olmasa, geçmişi unutup, tamamen Magazin dünyasında yüzeceğiz. Selamlar.
Zeliha Daşıyıcı
Yeni Alanya Gazetesi Köşe Yazarı

Küsüm sana ABD

Küsüm sana ABD
..: 07.07.2007:..

ABD'nin 4 Temmuz Bağımsızlık ve Özgürlük Bayramı Başkent Ankara'da, Büyükelçilik'te yapılacak bir resepsiyonla kutlanır.
ABD Büyükelçiliği, her yıl 4 Temmuz'da kutlamalar kapsamında bir resepsiyon verir. Bu davetin aynı zamanda devletin zirvesi ile yabancı diplomatların da buluşma noktası olduğu
söylenir. Gel gör ki akşam yapılacak resepsiyona Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt katılmaz.
Erdoğan ve Gül, yoğun programlarını mazeret göstererek katılmayacaklarını büyükelçiliğe bildirir. Birçok bakan teklif edilmesine rağmen resepsiyona gitmeyi reddeder. Bu onurlu katılım görevini F-35 uçaklarımızın alımına imza atan Savunma Bakanı Vecdi Gönül kabul eder. Akşam, ABD'nin resepsiyonunda hükümeti Gönül temsil eder.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ise Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun temsil eder.
Devletin zirvesinin ABD Büyükelçiliği'ndeki bu en önemli resepsiyona katılmaması Ankara kulislerinde Kuzey Irak'taki PKK sorununun çözümünde yeterli yardım alınamaması nedeniyle ortaya koyulan bir tavır olarak yorumlanır(mış).
Bizler balık hafızalı vatandaşlar olarak 4 Temmuz 2003’ü unuttuğumuz için resepsiyona katılmama gerekçemiz Ankara’nın kulislerinde (oralar nerelerse) farklı algılanıyor.
Leyleğin ömrü laklakla geçer misali koskoca dört yıl sonra Amerika’ya tavrımızı aslanlar gibi resepsiyona katılmayarak gösteriyoruz. Gerçi bu nasıl katılmamaksa?
Savunma Bakanı yerine müsteşar, Orgeneral yerine Albay gönderirsen o zaman onun adı ciddiye almamak olur.
Türk halkının kırılan onurunu böyle aktivitelerle onaramazsınız beyler.
Büyükanıt emekli olunca anılarında “Amerika’yı şöyle protesto etmiştim” filan diye anlatır, biz de okuruz.
Biz resepsiyonlara katılmayarak ABD’yi madara edelim, rezil olsunlar! Diğer taraftan Barzani bizimle makara kukara yapsın, sınıra namluları bize dönük tank filan dizsin; geleceğiniz varsa göreceğiniz var desin!
Peki biz ne yapacağız?
1- Kararlılığımız devam edecek (Bu ne demekse?)
2- ABD’yi motive çalışmalarımız devam edecek, terörle mücadelemizde yanımızda olsun diye.
3- Talabani’nin Irak’ı temsilen (muhtemelen) yapacağı Ankara’daki bir resepsiyona düşük düzeyli bir katılımla Barzani ve Talabani’yi mahvedeceğiz!
Evet yukarıdaki 4 Temmuz resepsiyonundan sonra neler yapabileceğimiz seçeneklerinden kararı büyüklerimize bırakıyorum.
Şimdilik hoşça kalın. Bir resepsiyona katılmam gerekiyor.....
Bu yazı 627 kere okunmuştur.



Bu makele için yapılan yorumlar


Bay X
08.07.2007
Herkes tribunlere oynuyor ama bir gercegi gormuyor Sovyetler toprak ve bogazda us taleb ettiklerinde ABD sayesinde NATO ya girdik (Sozumuzun Gectigi Ender Organizasyonlardandır) ve Sovyetler geri adım attı 1949 buyana surekli olarak mali yardım yapıyolar ve ayagımızdaki ayakkabında sapkalarımıza kadar hersey ABD malı ama herkesi ABD karsıtı cok komik.. ABD olmasa Turkiye bataklıga saplanır ve ABD turkiyenin dogal müttefigidir

Hürkal Ayaz
07.07.2007
ABD dünyanın en büyük terörist ülkesidir,kan emicidir ve hedefine ulaşmak için herşeyi yapar.Onlar için sadece kendi canları ve kendi keyifleri önemlidir.Diğerlerinin onlar için karınca kadar bile değeri yoktur.Dünyanın neresinde işlerine yarayan bir şey varsa,onu elde etmek için herşeyi yapıyorlar ve Türkiyemizde de onların işine yarayacak çok şey olduğu için,bizi yok etmeye çalışıyorlar.
Dünyanın en büyük felaketi ABD dir

Uyan artık Türkiyem!

Uyan artık Türkiyem!
..: 18.06.2007:..

Şu sevecen ve hayranlık dolu bakışa bak. Eserini zevkle seyreden sanatçı edası.
Türkiye’mi yönetenler ise rutin bir toplantıyı "Zirve" adı ile süsleyip içi ve sonucu bomboş olarak gerçekleştiriyorlar.Ve hâlâ bazılarımız dost ve müttefik kelimesini ısrarla kullanıyorlar.
Gaflet ve dalalet tabirine doğru koşarak gidiliyor! Mutlaka bu yaşananlar geçenlerde bir subayımızın dediği gibi KAYDA alınıyordur; alınmalıdır!
Türkiye dönülmez yoldadır. Savaş çığırtkanlığı yapalım demiyorum. Dediğim şudur; artık Türkiye Amerika ile değil AMERİKA'YA RAĞMEN K.Irak'a girmeli ve işini bitirmeden de çıkmamalıdır. Barzani hâlâ Kırmızı pasaportumuzu taşıyorsa T.C.'ye zarar verdiği gerekçesi ile paket yapılıp Türkiye'ye getirilip Türk Adaletine teslim edilinceye kadar bu operasyon sürmelidir. Bu operasyon Sn.Büyükanıt ile Sn.Erdoğan'ı aşmıştır. Acilen Sn. Cumhurbaşkanı başkanlığında bakanlar kurulu toplanmalı ve bu radikal kararı almalıdır.
Bu söylediklerim bazılarına deli saçması gelebilir. Ama unutmayın bizler bunu yapmadığımız sürece baskın basanındır taktiği ile 4 Temmuz 2007'de Amerika'dan bir gol daha yiyebiliriz. 4 Temmuz 2003'te başımıza çuval geçiren ABD belki bir sürpriz yaparak Kuzey Irak'ta Türkiye'ye rağmen bir bağımsızlık ilan edebilir. O zaman zannediyorum o meşhur Kırmızı Çizgilerimizi koltuğumuzun altına alır "Kararlılığımız devam edecektir" türküsünü hep beraber söyleriz. Allah bize o günleri göstermesin!
O günler gelirse Mehmet Akif'in dediği gibi bendimi çiğner aşarım.
İşte o zaman kolpacılar, sahte kahramanlar devre dışı kalır ve Türk Milleti'ni hiç kimse durduramaz,Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi.......
Bu yazı 555 kere okunmuştur.

ÜÇ KİŞİ TÜRK MİLLETİ’NDEN ÖZÜR DİLEMELİDİR

ÜÇ KİŞİ TÜRK MİLLETİ’NDEN ÖZÜR DİLEMELİDİR
..: 14.06.2007:..

Evet artık yeter. Türk Milleti’ni aptal yerine koyanlar yanılıyorlar. Bizler bu aziz vatanın üzerinde yaşayan Asil Türk Milleti’nin birer ferdi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğru eller tarafından yönetilememesi veya yönetilmemesi nedeni ile uluslar arası camiada ve kendi içimizde düşmüş olduğumuz durumdan dolayı utanç duyuyoruz. Tarihin hiçbir döneminde ülke tüm kurumlarıyla hiç bu kadar kötü temsil edilmemişti.
Özür dilemesi gereken bu üç kişi kimdir ve gerekçesi nedir?
1-BAŞBAKAN
TSK’ya gerekli emri vermeyip; TBMM’yi toplayarak harekât izni çıkartarak ordumuzu K.Irak’a sevk ettirmediği için.
KKTC’nin Babacan tarafından AB yolunda engelleyici bir sorun olarak dillendirilmesine izin verdiği ve bunu T.C’nin resmi söylemi boyutuna getirdiği için.
2-GENEL KURMAY BAŞKANI
Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden Başbakan’a “Türk Silahlı Kuvvetleri olarak mutlaka K.Irak’a girilmesi gerektiğini bunun olmazsa olmaz boyutuna geldiğini,Türk Milleti’nin gereksiz yere çarpışmadan, kalleşçe öldürülen vatan evlatlarının hesabını mutlaka günü geldiğinde “neden sana emanet ettiğimiz evlatlarımızın canına sahip çıkamadın?” diye soracağını bu nedenle bana Kuzey Irak’a girebilmek için bu yazılı emri çıkartmak zorundasınız demediği, bunu sadece kararlılık boyutunda bıraktığı ve TSK’yı Barzani gibi bir it ile dalga geçtirttiği ve dünya ülkelerinin gözünde küçük düşürdüğü için.
3-CUMHURBAŞKANI
Başbakanlık ve Genel Kurmay gibi iki çok önemli ve güzide kurumun başındaki kişilerin temsil ettikleri kurumlara ve ülkeye zarar verdiklerini göremediği veya gördüyse müdahale ederek neden her iki sorumluyu da uyarmadığını Türk Milleti’ne açıklamak zorundadır. Dünyayı titretebilecek yüreğe ve bileğe sahip olan muzaffer ordumuzun Başkomutanı olarak hâlâ ordumuzun K.Irak’a girmesini sağlayacak ortamı oluşturmadığı için.
Sonuç itibariyle canım ülkemin en tepesindeki bu üç YETKİLİ ve SORUMLU kişi görevlerini yeterince yerine getirmedikleri için TÜRK HALKINDAN ÖZÜR DİLEMEK ZORUNDADIRLAR !

Gereğini Türk Halkı’ndan arz ederim.

T.C. Vatandaşı
Sabih Samur

Evet sayın okuyucular maalesef ülkemizin getirildiği durum budur. Edip Paşa da kalkmış utanmadan sıkılmadan sanki kendisine verilen sözde koordinasyon görevini dört dörtlük yerine getirmiş gibi, Hatay'ın İskenderun ilçesi Genç İşadamları Derneği’nce düzenlenen
''Türkiye'nin Ulusal Güvenliği'' konulu konferansta, eğitim sorunu, kötü yönetim, refahın paylaşımındaki dengesizlik, mezhepsel ve kökten ayrılıklar ile adalet ve sağlık sistemindeki sorunların ulusal güvenliği etkileyen unsurlar arasında yer aldığını vurguluyor ve Ulusal birliğin korunmasında en önemli unsurun dil olduğunu, Türkçe'nin korunmasına özen gösterilmesi gerektiğini belirten Başer, ''TOKİ'nin yaptığı sitelerde Türkçe isimlere rastlamak zordur. Ya İngilizce ya Fransızca. Bağdat Caddesi’nde Türkçe mağaza ismi çok azdır'' diyor.
Enteresandır o günde TOKİ’nin yapmış olduğu evlerin teslimat töreni var.TSK üzerine gölge düşürecek politize söylemlerden kaçınılması gerekmektedir. Yapılan bu tip konuşmalar (gerek emekli gerekse faal kurmaylarımız tarafından) Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti’nin ekmeğine yağ sürmektedir.Ve maalesef iktidardan uzaklaştırmak yerine tam tersi ezilen, yıpratılmak istenen, mağdur kimliğine bürünen bu parti bu kişilerin söylemleri yüzünden çok daha kuvvetli olarak yönetime gelecekler gibi görünüyor.
DP, CHP, Genç Parti ve MHP’nin yapması gereken, bu gerçeği görüp AK Parti’nin bu zamana kadar yaptığı olumlu veya olumsuz icraatları anlatıp eleştirmek yerine Türkiye’yi hangi vizyon ile yönetmeye talipler hedefleri nelerdir? Bunları çok çok iyi ve anlaşılır bir şekilde Türk Halkına anlatmak zorundadırlar.

Saygılarımla
Sabih Samur....
Bu yazı 965 kere okunmuştur.




Bu makele için yapılan yorumlar


Eray Atacan
22.07.2007
Sayın Samur, belli ki Türkiye'nin Kuzey Irak'a girerse kaç canının kaybedilebileceği konusunda bir bilginiz yok. PKK bir terör örgütüdür ve bir sinektir. Türk Silahlı Kuvvetleri ise bir balyozdur. Bir sineğe karşı balyozla mücadele edilmez. Buna isterseniz siz değil bu konunun uzmanları karar versin. Herkesin bildiği konularda konuşması dileğiyle...

Vedat Dindar
15.06.2007
Sn. Sabih Samur
Özür dilemeliler mi tartışılır.
Lakin gönül ister ki bu üç büyüğümüz bir bütün olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni hiç olmazsa dış ülkelere karşı temsil ederek dik duruşumuzu ve şaka yapmadığımızı gerekirse Ayşe'yi tekrar tatile gönderebileceğimizi ifade etsinler.
Saygılarımızla

Mehmet Buhur
14.06.2007
Teşekkürler,çok güzel bir yazı.Söyleyecek sözüm yok.Selamlar.

muharrem uyar
14.06.2007
sayın samur, sizin milli duygularınız kabarmış olsa gerek K ıraka girmenin nelere mal olacagını hiç düşündünüzmü ?evet şehit veriyoruz yüreğimiz yanıyor onu anlıyorum. K ıraka girilecekse zaten girilir şuan ordumuz gerekeni yapıyor sınırda guvenlik saglandı ve iç temizlik başladı K ıraka girmek şuan kardan çok zarar getirir bunun nelere mal olacagını elinizi başınıza koyun iyice bidüşünün terör bitermi biraz zor yokedersin ama yenisi gelir tabi geleni yok edeceğiz. 1980 yılından beri bitmdi 1982 yılında ben tuncelinin daglarında askerdim ve tuncelinin daglarında bu gunde asker var ayrıca TÜRK milleti hiç bizaman utanacak bikonuma düşmedi kurumlarda kötü temsil edilmemiştir. kim kurumunu kötü temsil eder, ülkemiz adına iyi düşünelim karı ve zararı bilelim ülkemizin çıkarlarını daima koruyalım kolay gelsin saygılar.

Talimat mı alıp girsek yoksa talimatımla mı girilse?

Talimat mı alıp girsek yoksa talimatımla mı girilse?
..: 07.06.2007:..

Yaklaşık Bir ay sonra yani 04 Temmuz 2007 tarihinde başımıza çuval geçirilişinin 4. yılını anımsamamaya çalışacağız. Günlük böbürlenmelerin karşılıklı posta koymaların, Konya İlimizde bilmem kaç tane fabrikası olan Barzani Efendi ile yaşanan ülke bazında aydınlatılması gereken garip ilişkiler ışığında, “TALİMAT MI ALIP GİRSEK YOKSA TALİMATIMLA MI GİRİLSE ?” gibi saçmalıklarla subay, ast subay ve erattan oluşan güzide vatan evlatlarının kanı akmaya devam ede dursun, inşallah bir emir veren çıkarda biz de artık yapmamız gerekeni yaparız.
Yapılmazsa ne olur? Birileri bize koordinasyonun nimetlerinden bahsetmeye devam eder ve bir gün birkaç güya üst düzey PKK terör örgütü yöneticisi sınırda bize teslim edilir. Bizde bunu başarı olarak halkımıza teknoloji nimetlerinden yararlanarak basın açıklaması olarak duyururuz.
Aşağıda yer alan basın açıklamasının yorumunu sizlere bırakıyorum. İnşallah Allah, Büyükanıt Paşa’ya böyle bir basın açıklaması yapmayı nasip etmez. Sincan’da 10 tane tank ile iktidarı kibarca değiştirebilen bir ordu eğer hakikaten K.Irak’a girmek istiyorsa o talimatı nasıl aldıracağını bilir diye düşünüyorum.
Basın Açıklaması
TARİH : 15 TEMMUZ 2003
NO : BA-14/03
IRAK’IN SÜLEYMANİYE KENTİNDE 11 TÜRK ASKERİNİN GÖZALTINA ALINMASI OLAYINI SORUŞTURMAK ÜZERE TEŞKİL EDİLEN ORTAK ARAŞTIRMA GRUBU AÇIKLAMASI AŞAĞIDADIR.
ORGENERAL SAYIN ÖZKÖK VE ORGENERAL SAYIN JONES’İN DİREKTİFLERİYLE KURULAN ORTAK ARAŞTIRMA GRUBU 04 TEMMUZ GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYLA İLGİLİ İNCELEMELER YAPMAK MAKSADIYLA, 9-14 TEMMUZ TARİHLERİNDE ANKARA’DA TOPLANMIŞTIR. ORTAK ARAŞTIRMA GRUBUNA GENELKURMAY HAREKAT BAŞKANI KORGENERAL KÖKSAL KARABAY VE ABD AVRUPA KUVVETLER KOMUTANLIĞI KURMAY BAŞKANI KORGENERAL SYLVESTER BAŞKANLIK ETMİŞLER VE TOPLANTILARA ASKERİ UZMANLARIN YANISIRA ABD VE TÜRK DIŞİŞLERİ YETKİLİLERİ DE KATILMIŞTIR.
GRUP, ABD ÖZEL KUVVETLERİNİN SÜLEYMANİYE’DEKİ OPERASYONUNUN İCRA YÖNTEM VE ŞEKLİ İLE TÜRK ÖZEL KUVVETLERİNİN KUZEY IRAK’TAKİ FAALİYETLERİNİ GÖRÜŞMÜŞTÜR. KEZA, TÜRK ASKERLERİNİN ALIKONULMA DURUMU DETAYLI BİR ŞEKİLDE ELE ALINMIŞTIR.
GRUP, OLAYI TÜM AÇIKLIĞI İLE DEĞERLENDİREREK, UZUN GEÇMİŞE SAHİP İKİLİ İLİŞKİLERİN TEMELİNİ OLUŞTURAN GÜVEN VE İTİMAT ORTAMININ YENİDEN TESİSİ AMACIYLA, İŞBİRLİĞİNİN GELİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİNDE BULUNMUŞTUR.
ABD TARAFI, TÜRK TARAFININ ARAŞTIRMA KONUSUNU TEŞKİL EDEN BU ÜZÜNTÜ VERİCİ OLAY BOYUNCA ASKERİ PERSONELİNE YAPILAN MUAMELEYE İLİŞKİN KAYGILARINI NOT ETMİŞTİR. TÜRK TARAFI DA, KUZEY IRAK’TA TÜRK PERSONELİNİN RAPOR EDİLEN FAALİYETLERİYLE İLGİLİ ABD KAYGILARINI NOT ETMİŞTİR. HER İKİ TARAF, MÜTTEFİKLER ARASINDA VUKU BULAN BU OLAYI VE TÜRK ASKERLERİNİN GÖZ ALTINDA MARUZ KALDIKLARI MUAMELEYİ ÜZÜNTÜ İLE KARŞILAMIŞTIR.
HER İKİ TARAF HERHANGİ BİR FAALİYETE GEÇMEDEN ÖNCE, BÖLGEDEKİ GÜVENLİK VE İSTİKRARA İLİŞKİN HER TÜRLÜ BİLGİNİN UYGUN KANALLARDAN SÜRATLE PAYLAŞILMASINDA MUTABIK KALMIŞLARDIR. TARAFLAR BULGULAR IŞIĞINDA, ARALARINDAKİ İŞBİRLİĞİNİ VE KOORDİNASYONU DAHA DA GELİŞTİRMEK AMACIYLA İLAVE ÖNLEMLER ALMAYI DA KARARLAŞTIRMIŞLARDIR.
HER İKİ TARAF AYRICA, UZUN GEÇMİŞE SAHİP İLİŞKİLERİNİN SÜRDÜRÜLMESİNİN ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNDA DA MUTABIK KALMIŞTIR.
TÜRKİYE VE ABD BU TOPLANTI SONUCUNDA IRAK’TA ARALARINDA DAHA İYİ BİR EŞGÜDÜM VE İŞBİRLİĞİ SAĞLANMASINI KARARLAŞTIRMIŞLAR VE GELECEKTE BU GİBİ OLAYLARIN TEKERRÜRÜNÜN ÖNLENMESİ İÇİN GEREKLİ HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALMAKTA GÖRÜŞ BİRLİĞİNE VARMIŞLARDIR.
SAYGI İLE DUYURULUR.
Yukarıdaki resmi bir açıklama olup Genel Kurmay'ın sitesinden alınmıştır. Ne acıdır ki geçen yıllar karşılıklı alınan notların bir kenara konulduğu ve tarihimize acı bir gün olarak kayıt düşülmekten öteye gidilemeyen bir leke olarak kalmıştır.
Genel Kurmay Başkanlığı'ndan bu resmi açıklamanın siteden kaldırılmasını arz ediyorum.
Gereği yetkili makamın ilgi ve bilgisine...
Saygılarımla
Sabih Samur....
Bu yazı 539 kere okunmuştur.




Bu makele için yapılan yorumlar


Dinç Akal
08.06.2007
Sevgili Sabih;
Genel Onay Başkanına en doğru teşhisi R.T.E. koymuştu zaten. Ancak ne hocası olduğunu tam olarak anlamamıştık.
Aslında K.K.K. kokartında yapmak istediği ve başaramadığı değişiklik ipucu sayılmalıydı.
Gençlerle aynı paydada olmak bilsen beni ne kadar mutlu ediyor.
Gözlerinden öperim.

Zeliha Daşıyıcı
07.06.2007
Sn.Sabih Samur Bey,
Dileklerinize aynen katılıyorum.
Bu olay, geleceğin sinyallerini o gün vermişti.Bu gün Irak'ta güvenliği bozan da, istikrarı sağlayaman da Amerikadır.Gövde gösterisi yapan Amerika, Bizim Asil Ordumuza değil çuval, selam verirken bile saygılı olması gerekirdi. Ama Tarih bir gün bunun hesabını soracaktır! Ülkemizin Güvencesi Ordumuza,Kelle diyen bir Başbakan, Amerikaya gereken cevabı ne yazıkki veremedi...

Yiğit ULUS
07.06.2007
Sayın Büyükanıt açıkça altını çizdi,dün şehit cenazesinde bir albayımız tekrar etti bizim düşmanımız kürt çeteleri falan değil,bizim düşmanımız açık açık ABD ve AB'dir ve içimizde ki yağdanlıklar,hainlerdir.basın ve siyasiler ciddi şekilde bu düşmanların hesabına çalışıp halkı aldatmaktadır.Emperyalizmin kanlı pençesinin altında ezilirken nasıl olurda emperyalistlerle dost olduğumuzu düşünürüz.Küresel kapitalizm açıkça bizi hedef almaktadır ve biz büyük bir bilgisizlik,kirli bilgi bombardımanı altında her gün ölen vatan evlatlarını saymaktayız ve artık yas tutacak sabrımız bile kalmadı.bu gidişin sonu hiç iyi değil.

Görmeden sevmek, konuşmadan saygı duymak ve Dinç Akal

Görmeden sevmek, konuşmadan saygı duymak ve Dinç Akal
..: 30.04.2007:..

Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp, Mümtaz Soysal veya yine çok sevdiğim Sait Faik Abasıyanık… Düşününce ilk aklıma gelen isimler. Tanışma şansımın olmadığı ve olamayacağı (Sn. Mümtaz Hoca hariç) bu isim ve temsil ettiği fikir, kişilikleri bilmem anlatmaya gerek var mı?
Mehmet Akif, kış günü ceket ile dolaşan palto alacak parası dahi olmayan ama yüreğindeki vatan sevgisi ile Türkiye’yi Türkiye yapan kilometre taşlarından bir nefer.
Ziya Gökalp,büyük düşünce adamı, şair

VATAN
Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duanın.
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur,
Küçük,büyük herkes bilir buyruğunu Hüda’nın…
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Bir ülke ki toprağında başka ilin gözü yok,
Her ferdinde mefkûre bir, lisan, âdet, din birdir…
Mebusanı temiz, orda “Boşo”ların sözü yok,
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Bir ülke ki çarşısında dönen bütün sermaye,
Sanatına yol gösteren ilimle fen Türkündür.
Hırfetleri birbirini daim eder himaye;
Tersaneler, fabrikalar, vapur, tren Türkündür;
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Yeni Hayat’ta yayımlanan bu şiirle ne güzel mesaj vermiş Ziya Gökalp vatanı olduğunu zanneden vatansızlara.
Okumaktan müthiş zevk aldığım ve huzur bulduğum Sait Faik ise anlatılmaz, okunarak yaşanır.
Mümtaz Soysal, Kıbrıs’a bedeli “pahalı” bir macera ya da bir “kambur” gibi değil, Türk dış politikasına anlam ve onur katan “değerli bir unsur olarak bakan, Milletvekilliği ve Dışişleri Bakanlığı yapmış dava adamı.
Bu değerli kişilerin hiçbirini göremedim ve doğal olarak konuşma şansına da erişemedim. Gel gör ki konuşmadığın halde düşüncelerine saygı duyabiliyor, görmediğin halde sevgi besleyebiliyorsun.
“Sevgili dost.
Yazını geç okudum. Fikirlerin zaten benim için hep sıcacık. Cumhurbaşkanı konusunda H.Çetin iyi bir örnek. Kendisini yakından (DPT) tanırım. Ben ise Onur Öymen'i uygun bulurum.
Sevgiler”
Dinç Akal
Türkiye’nin bir çok ilinde görüştüğüm, yazıştığım dostum var, Alanya’da da olduğu gibi. Lakin hiç tanışma fırsatım olmadığı, sesini dahi duymadığım ama dostum olduğunu bildiğim saygı ve sevgi duyduğum bir ağabeyim var Alanya’da. Evet, Dinç Akal.
Türklüğe ve Türkçe’ye katkılarından ve en önemlisi dostluğundan dolayı teşekkürler Dinç Ağabey.....
Bu yazı 684 kere okunmuştur.




Bu makele için yapılan yorumlar


Dinç Akal
03.06.2007
Sevgili Sabih
Kalbimi kırdın çünkü esir aldın onu ve borçladın.
Bal yine yetişemedim deüil mi?
Lütfen yaşlılığıma ver oğlum.
Sevgilerimi al ve tepe tepe kullan.



Cumhurbaşkanı GÜL – Başbakan BABACAN

Cumhurbaşkanı GÜL – Başbakan BABACAN
..: 27.04.2007:..

Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, İsrail'in kuruluşunun 59. yıldönümü nedeniyle İsrail Büyükelçisi Pinhas Avivi'nin verdiği resepsiyonda; "Sayın Genelkurmay Başkanı'nın 12 Nisan'daki basın toplantısında ifade ettikleri gibi yeni Cumhurbaşkanı'nın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasa ile belirlenmiş olan temel niteliklerine, yani laik, demokratik, sosyal devlet ideallerine 'özde bağlı olması' gerekmektedir." Saygun, "Yeni başkomutanın eşi türbanlı olacak, ne diyorsunuz?" sorusuna da "Başka şey söyleyecek değilim. Bu ifadenin içinde sorunun cevabı var" yanıtı verdi. Saygun, "Gül sizin değerlendirmelerinize uygun mu?" sorusuna da "Ben söyleyeceğimi söyledim" karşılığını vermiş.
Sn. Gül ise çok net bir şekilde “Eşimin başını örtmesi tamamen bireysel kararıdır.Saygı gösterilmesi gerekmektedir” demişti.Çık çıkabilirsen işin içinden…
Zaman her şeye ilaç. Eğer Celal Bayar ve Adnan Menderes ikilisinin düştüğü hataya düşülmez ve iktidar ben isem kudret bende ise her şeyi yaparım! hatasına düşülmez ise Gül’ün kişiliği ile hiç kimsenin problemi yok. Ama bizim zaten kişilik problemi ile işimiz yok ki! Problem şu: İşgal ettiğin ve ya edeceğin makamın gereklerini kurallarına uygun olarak harfiyen yerine getirebiliyor musun ? Önemli olan bu.
Bu arada sessiz sedasız bir şekilde ve hiç kimsenin (biraz ukalalık yapalım) dikkatini çekmeden (dış güdümlü olduğunu düşündüğüm) Babacan Dış İşleri Bakanlığı koltuğuna oturtturuluyor. AB çalışmalarında göstermiş olduğu inanılmaz üstün çalışmalarından ötürü.
Özal döneminden belki de daha önceki dönemlerden beri yaşanan bir süreç var!Ne hikmetse yurt dışından özellikle Amerika’dan bize prensler gönderiliyor.Bunlar okumuş yazmış çocuklar.Bizi kurtarmaya gönderiliyorlar. Sessiz sedasız bir şekilde basamakları üçer beşer geçerek bir yerlere hazırlandırılıyorlar.Bu sütundan iddia ediyorum,eğer bir şekilde olayların akışı değişmez ise bir sonraki iktidarda Babacan ya başbakandır ya da koalisyon olursa başbakan yardımcısıdır.Biz bugünün cumhurbaşkanı adayı ile kritik deryasında yüzerken size bir dip not vermek istedim.
Başka bir dip notu da Sn. Büyükanıt’a geçmek istiyorum: ABD’ye, K.Irak’a girme konusunda (nedenini anlamamış olsam da)vermiş olduğunuz bir aylık süreyi yakinen bireysel olarak takip ederken, geçen her gün kaybettiğimiz vatan evlatlarının da bir fiil dokümanını tuttuğumu bilgilerinize sunarım.
Neyse hafta sonu Serhat şehrimiz, zamanın başkenti Edirne’deydim.Pazar sabahı erkenden şehri şöyle bir dolaştım ve açık olan bir berber dükkanına girdim.Kapısında bez bir afiş,üzerinde Kanaryalı Berber Halil yazıyor.Saçımı kestirirken malumunuz üzere,klasik memleket meseleleri sohbeti başladı.Halil ağabey aslen DYP’li.Gel gör ki geçen seçimlerde oyunu Genç Parti’ye vermiş.Ve diyor ki yine oyum Genç Parti’ye.Mazotu 1 YTL yapacakmış.
“Barajı aşarsa mutlaka Edirne’den vekil çıkarır” diyor. Bir taraftan da kanaryasının çıkardığı seslerle gurur duyduğunu vurgulayarak,gençliğinde aldığı ödülleri gösteriyor.
Saçımızı kendi zevkine göre tıraş ettikten sonra bizi güleç bir yüz ile uğurluyor dükkanından.
Kim der CHP’nin kalesi olan Edirne’den Genç Parti sesleri yükselecek. İlginç değil mi?
Seçim ve sandık çok şeylere gebe. Gün ola harman ola…
Saygı ve sevgilerimle.....
Bu yazı 682 kere okunmuştur.

Anı yaşa Vodafone

Anı yaşa Vodafone
..: 13.04.2007:..

Türkiye’mizde aklımızın almadığı veya yetişemediği hızda gelişmeler, değişmeler yaşanıyor. Biz bu değişimin içinde sürüklenip giderken bir taraftan da ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Birileri bize “doğru yol budur, kişi başı gelirimiz 10.000 $ olacak!” diyor, inanıyoruz. Belki de inanmak istiyoruz.
Cem Uzan’ın TELSİM’i. Hani bir laf var ya sarhoştu marhoştu ama başımda kocamdı. Bizim ki de o hesap. İçeriği ne olursa olsun sonuçta bir Türk şirketi idi. Oturmuş, yerleşmiş, kurumsal kimlik kazanmış, bir küresel marka olmuştu TELSİM. Ama ne oldu? SÜMERBANK’ı tarihe gömen zihniyet TELSİM’i de tarihe gömdü. Elaleme (Türk olmayan adı üstünde yabancı sermayeye) satıldı. Vodafone markalı bir uluslar arası şirket artık Telsim’in yeni adı ve sahibi.
Çok mu önemli? Evet çok önemli!
Düşünün, okuduğunuz bu gazetenin adı Yeni Alanya, imtiyaz sahibi Mehmet Ali Dim. Seversiniz, sevmezsiniz ama bilirsiniz ki Alanyalı, T.C vatandaşı, rengi Kırmızı-Beyaz. Sizden biri. Evet şifre bu: Sizden biri. Sonra gün gelir şu veya bu nedenle Yeni Alanya Gazetesi’nin adı olur “ das Capital” , sahibi olur Bay Helmut. İşte o zaman içiniz burkulur, tuhaf olursunuz. “Orda bir köy var uzakta, gitmesek de gelmesek de, o köy bizim köyümüzdür” dersiniz ya yok yok diyemezsiniz. Çünkü o köy artık sizin köyünüz değildir. Abarttım evet belki. Ben abartayım da hep beraber kan uykusundan uyanalım.
Bize sadece “ANI YAŞA” diyenlere tepkimizi gösterelim. Hoşgeldin Vodafone hayırlı kazançlar.
Evet ticari boyutta bu gelişmeler yaşanırken Türkiye’de herkesin bir Cumhurbaşkanı adayı vardır gönlünde diyerek bende kendi adayımı açıklıyorum. Sn. HİKMET ÇETİN.
Görev adamı. Türk Milleti’nin bu ismi ciddi olarak düşünmesi gerektiği kanaatindeyim.
Yıllarını Afganistan’a görev gereği veren, Türkiye’de ve Uluslar arası camiada saygın ve sevilen bir kişilik. Bir devlet adamı. Adam gibi adam. Buradan Alanya’mızda ki tüm parti temsilcilerine sesleniyorum. Fikirlerime sıcak bakıyorsanız bir ilki başlatalım ve Alanya olarak gerekli mutabakatı sağlayıp adayımızı açıklayalım. Sn. Hikmet Çetin’i Alanya’ya davet edelim. Cumhurbaşkanı adaylığını Alanya’da açıklamasını rica edelim. Bu şekilde Ulusal Medya’da da daha ciddi olarak gündeme gelebiliriz (Çıplaklı Belediyesi’ne ithafen).
Anı değil, tüm hayatı layık olduğumuz yönetim şekli cumhuriyet ve layıkıyla yürütebilecek bir cumhurbaşkanı ile yaşamak dileğiyle.
Saygı ve sevgilerimle.....
Bu yazı 647 kere okunmuştur.


Dinc Akal
27.04.2007
Sevgili dost.
Yazını geç okudum. Fikirlerin zaten benim için hep sıcacık. C.Başkanı konusunda H.Çetin iyi bir örnek. Kendısını yakından (DPT) tanırım. Ben ise Onur Öymen'i uygun bulurum.
Sevgiler

Necati Özgen Paşa ve Kuzey Irak

Necati Özgen Paşa ve Kuzey Irak
..: 07.04.2007:..

Paşamı Maltepe Üniversitesi’nde yaptığı konuşmanın tekrar görüntülerinden izliyorum. Çıldırıyor konuşurken. Konuşması o kadar atak, o kadar heyecanlı ve akıcı ki üçlü koltukta uzanarak seyrettiğim konuşmayı farkında olmadan sandalye de oturarak izlemeye devam ediyorum. Ne diyor Paşam? Tutuklu bulunan İngiliz Bayan için devreye giren Başbakanın neden Telaver’de ki öldürülen Türkmen kardeşlerimiz için hiçbir girişimde bulunmadığını sorguluyor. Kuzey Irak’ta Amerikalıların arzusu ve kontrolünde kurulan sözde Kürdistan’ın eski ve hala bir asker olarak TSK’ce savaş sebebi sayılacağını, o zaman söylediklerinin bugün de geçerli olduğunu söylüyor. İnsan ister istemez, bize allanıp pullanan eski komutanları hatırlıyor! Sahiden zamanın çok sert komutanı Çevik Bir Paşa nerede? Ne iş yapar? Genel Kurmayın eski paşalara ve eşlerine verdiği imkanlardan doyasıya yararlanırken Türkiye için Amerika ile hangi faydalı görüşmeleri yapmaktadır? Bu görüşmeler Türkiye’nin ulusal çıkarları için midir? Yoksa ticari midir? Yazılı açıklama bekliyoruz.
Özgen paşam aynı; 1992’de rahmetli Eşref Bitlis Paşa ile Kuzey Irak’a helikopterle uçan paşa bugün de müsaade etseler F-16’sına binip soluğu, bırakın sınırı, Kerkük’te alacak. Hem de hamaset mamaset yapmadan. Ne güzel söylüyor: “Sadece konuşuyoruz!” Gerçekten öyle, sadece konuşuyoruz, yazıp çiziyoruz. Ha bir de Cumhurbaşkanlığına hazırlanıyoruz. Vahdettin’in İstanbul’u ve tahtı korumak uğruna vatanı kaybettiği gibi.
Özgen Paşa çantasından yepyeni bir Kürdistan haritası çıkarıyor; Amerikan Malı. Taze taze.
Bu haritaya göre tüm jeopolitik önem arz eden unsurlar artık T.C. sınırları içinde değil! Nedir bunlar? GAP,İskenderun Körfezi ve Artvin! Çok enteresan değil mi? Amerika bu defa işini sıkı tutuyor. Ermenistan’da ki açmazı yani yolsuzluk, denizsizlik yaşanmasın diye doğalgaz ve petrol güzergahını da içini alacak şekilde hem Akdeniz’e kıyısı hem de Karadeniz’e kıyısı olan Doğu’da ise Hazar’a kadar uzanan Büyük Kürdistan. Korku filmi ve ya kamera şakası gibi!!! Türkiye’de yapamadığı uydu Küçük Amerika, artık küçülmüş ve sınırları Amerika tarafından çizilmiş (kim takar Lozan’ı) Türkiye’nin yeni komşusu. Green Card için müracaat edip ta oralara gitmenize gerek yok Amerika’yı ayağınıza getirdik. Gerçi Van’da kahvaltı yapmak, Erzurum’da kaymak veya Bitlis’te Büryan Kebabı yemek isterseniz, buralara girebilmek için vize almanız gerekecek ama olsun. Size bir şey olmasın. Evet bu yazılanlar Deniz Baykal’ın yaptığı 1 Nisan şakası filan değil! Tamamen gerçek. İster adınız yurtsever olsun isterse ülkücü olsun. Adınızı ve kimliğinizi merak etmiyorum. Bu vatan için ne yapıyorsunuz ve yapmayı düşünüyorsunuz onu merak ediyorum?
Allah hepimizin yardımcısı olsun. Bu ülkede (coğrafyada değil) kökeni ne olursa olsun hiç kimse kendini öteki ve azınlık olarak hissetmesin. Bu ülke hepimizin, bu ülke kendini Türk hissedenlerin.
....
Bu yazı 692 kere okunmuştur.

Mücahitler ve Müteahhitler

Mücahitler ve Müteahhitler
..: 28.03.2007:..

Cumartesi akşamı İstanbul’un Avcılar İlçesi’nde mutlu bir olay için akrabalarımızla bir araya geldik. Dayımızın büyük kızının nişanı gerçekleşti. Nişan öncesi yapılan tanışma sohbetleri faslında çok ilginç kişi ve karakterlerle tanışma fırsatı elde ettim. Sizlere aktarmak istiyorum.
Hacı Hasan ağabeyimiz zamanın hızlı gençlerinden. Erbakan Hocanın öğrencilerinden. Oğlunun adı Mücahit! Gerisini varın siz anlayın.
Hacı Hasan Bey ortam nedeniyle kısa kısa geçerek 1970’lerden 2000’lere kadar hoş ve enterasan bir yolculuk yaşattı bizlere. Beyazıt’ta kitapçılık(dini) yaptığı dönemde karşı komşusunun zamanın aktif(!) elemanlarından MÇP’nin Yaşar Okuyan’ı olduğu, sonralarında sistemin kendisini ANAP’a kaydırdığı, ise Milli Nizam Gençlik kollarında aktif görev aldığının ve yine o dönemlerde tatsız olayların yaşandığı hızlı günler olduğu…bu günlere gelindiğinde ise artık kendisi de dahil olmak üzere çoğu eski tüfeğin ticaret ile uğraştığı ve maalesef sözüm meclisten dışarı eski mücahitler oldu müteahhit diyen Hacı Hasan Beye teşekkür ediyorum.
Damat adayı tarafındaki bir emekli Havacı Başçavuş ağabeyimiz ise yaşı itibariyle dini konulara yoğunlaşmış. O da ortamın etkisi ile kendi fikirlerini paylaştı. Merve Kavakçı kızımızın başörtüsü’ne takılmış, hala rahmetli Ecevit’e takık durumda. Haksızlık yapıldığını düşünüyor. Diğer taraftan Kürt kökenli vatandaşlarımızın en az 4-5 çocuk yaparak gerekli kaliteli yetişme ortamını önemsemeden sadece çoğalma dürtüsü ile konuya baktığından dem vurdu.
Yine erkek tarafından bir arkadaşımız ise nakliye sektöründe üst düzey yönetici. O ise hükümete verip veriştiriyor. Ama bir taraftan da ikinci kez iktidar olmaları ve Tayyip Erdoğan’ın da Cumhurbaşkanlığı’na kesin gözüyle baktığı için; “Aslında hükümet, Özal’dan sonra en iyi çalışmış hükümettir” demekle yetiniyor. Bulgaristan’ın AB üyeliğinden sonra artık Türk tırlarına neredeyse Edirne’ye kadar yükünüzü getirin sonrasında AB ülkelerine ait tırlara yükünüzü transfer edin boyutuna kadar gelmiş olay. Konuya hakim kişiler tarafından bu konunun acilen işlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa yakında bir tane Türk nakliye şirketi kalmaz.
Sıra nişan törenine geliyor. Yüzükler takılırken büyükler kısa bir konuşma yapıyor ve kurdele kesiliyor. Alkışlar. Dayı kızına yaptığı seçimin kendisine mutluluk getirmesini ve Allah’tan tamamına erdirmesini temenni ederken Türkiye’miz için de mutlu huzurlu kardeşlik dolu bir gelecek diliyorum.....
Bu yazı 613 kere okunmuştur.


Bu makele için yapılan yorumlar


Gülsen Birdal
18.02.2008
Sevgili Yiğit Ulus
Ne güzel ki Gülsen Birdal yazılarıyla stiliyle tad bıraktı hafızalarda TEŞEKKÜRLER

Yigit Ulus
28.03.2007
valla öncelikle hayırlı olsun ama yazınızı bugun pek begenemedim yine gazeteniz yazarlarından Gülsen Birdal tadı aldım biraz ve bu pek hoş değil aman daha özenli,daha dikkatli olun lütfen...

Dünyayı Türkçe izleyin…

Dünyayı Türkçe izleyin…
..: 27.03.2007:..

Türkiye'nin uydudan bütün Avrupa ve Türkî Cumhuriyetlerine yayın yapan, TÜRKİYE' nin sorunlarını dile getiren, doğru ve dürüst habercilik ilkesi olan, konuşulmayanı, söylenmeyeni söyleyen, Türkiye'nin korkusuz televizyonu YENİÇAĞ TV 24 saat yayın formatıyla yayın hayatına başlamıştır. Zengin yayın içeriğini oluşturan TÜRKİYE' ile ilgili haber, spor, belgesellerle ülkemizin tanıtımı için önemli bir misyon üstlenmiştir. Ülkemizin ulusal çıkarları doğrultusunda yayınlarını sürdürecek olan YENİÇAĞ TV uydu üzerinde (Türk sat 2A. Polarizasyon dikey sembol. 5/6) tüm Türkiye, Avrupa ve Türkî Cumhuriyetlerinin tamamında yayın yapmaktadır. Düzeyli, saygın ve objektif yayıncılık anlayışı ile öne çıkacak olan televizyonumuz halkımızın ve temsil ettiğimiz kültürün takdirini toplamak bizler için öncelikli hedefler arasındadır. Bizlerin yaymaya çalıştığı hizmet inanıyoruz ki sizlerinde beğenisini kazanacaktır. Bu çerçevede yayına başladığımız günden günümüze kadar olan programları beğeninize sunmanın gururunu ve kıvancını YENİÇAĞ TV olarak yaşıyoruz.
http://www.yenicagtv.com/index.htm adresinde yer alan bu tanıtım bilgisini siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim. Medya savaşlarının yaşandığı herkesin belden aşağı vurduğu kimin eli kimin cebinde belli olmadığı bir ortamda böylesine cesur yüreklerin yer aldığı YENİÇAĞ GAZETESİ'ni mutlaka okumanızı ve artık gerek duyulan YENİÇAĞ TV'nin de sürekli takipçisi olmanızı canı gönülden öneriyorum.
Gelelim konumuza. Sanırım biz Cumhurbaşkanlığı için birbirimizi yerken yakında Leyla Zana kendi Cumhurbaşkanı adayı konusunda kararını vermiş ve bizlere deklare etmiş olacak.
Talabani Irak'ın Cumhurbaşkanı olduğu için sanırım onu önermeyecek. İkinci adamı Barzani Efendi ise Kürdistan’ı kurmakla meşgul olduğu için zaman ayıramayacağından geriye kalıyor kendilerinin üçüncü lideri Abdullah Öcalan Efendi!
Evet. Olur mu olur! Bu memlekette Türklüğe hakaret edenler(Orhan Pamuk gibi) Turizmde ki kıpırdanmanın sebebi gibi gösteriliyorsa hiç merak etmeyin APO gibi sütü ve kanı bozuklar, halkların kardeşliği ve barış söylemleriyle pekâlâ aday gösterilebilir bazı barış sevdalıları ve büyük gazetelerin köşe yazarları tarafından. Hele hele yazdığı kitap tamamlanıp ta Nobel Barış ve Edebiyat ödülünü de APO’ ya verdik mi kim tutar seni. Zaten demiyorlar mı SİZ'den 30.000 kişi öldüyse BİZ' den de bir o kadar gerilla öldü.
İnanılır gibi değil ama her şey olabilir.
Eğer Diyarbakır hala bizim ise MGK olağanüstü olarak toplanmalı ve toplantı yeri Diyarbakır Belediye Başkanlığı Binası olarak seçilmelidir. Mesaj gideceği her yere gider. Ankara’nın göbeğinde yakılan Nevruz ateşi Doğu ve Güneydoğu'dan hissedilmemektedir. Devlet tüm birimleriyle olması gereken yerde olmalıdır. KKTC’yi Talat'a bırakan mantık Diyarbakır'ı da Zana'ya bırakmamalıdır. Yoksa bu gidişle şöyle veya böyle kim seçilirse seçilsin acı ama gerçek; seçilen Cumhurbaşkanı Diyarbakır'ın Cumhurbaşkanı olmayacaktır.
Herkesi siviliyle askeriyle görevini icra etmeye çağırıyorum.
Yolunuz ve bahtınız açık olsun!....
Bu yazı 745 kere okunmuştur.

6 Mayıs 2012 Pazar

Memleketi kurtarmak

Memleketi kurtarmak
..: 17.03.2007:..

Türkiye’de başı sıkışan “Kurtar bizi Paşam” gönderisi yapar. Bu gönderiler belli bir adede ulaşıp kamuoyu pozisyonu aldığı an, şartlar da müsaitse, durumdan vazife çıkarma arzusu had safhaya gelir ve günün birinde kuvvetle muhtemel TRT’den sabah namazını müteakip darbe açıklaması yapılır.
Buralara nasıl gelinir? Öncelikle vatanın birliği ve beraberliği, bölünmez bütünlüğü tehlikeye girmiştir. İnsanlar çok rahat federal yapılanmadan, komşu devletlerin bünyesinde yer alan ayrılıkçı kesimlerle birleşmeden söz edebilmektedirler. Devletin bütün iktisadi değerleri, ülkenin geleceğini tehlikeye sokabilecek şekilde özelleştirme adı altında müttefiklerimize pazarlanmaktadır.(%100 yerli sermayeden oluşan bankamız kaldı mı?) İnsanlara yabancı şirketlerle evlilik olmazsa olmaz şeklinde lanse edilmektedir. Türk Milliyetçisiyim demek nerede ise utanılması gereken çağdışı bir söylem haline getirilmek istenmektedir. Bunları söyleyen gazetecilere Başbakan “Abi” diye hitap etmektedir. KKTC konusunda yürütülen yanlış politikalarla Barış Harekatı sonrası doğan ve genç olan nesil çok acı ama maalesef Rum’un kucağına itilmiştir. İnsanlarımızda geçmiş dönem politik hatalarında etkisiyle para gelsin de nereden gelirse gelsin mantığı ile Güney’e çok sıcak bakma eğilimi başlamıştır. Ve çok acıdır Sn. Rauf Denktaş KKTC’den ziyade Türkiye’de söylemlerde bulunabilmektedir. Kendi kendimize yaptığımız kabadayılıkla KKTC’yi çözmüşüz gibi Kerkük ile ilgili silik, cılız söylemlerde bulunulmaktadır. Türkmen yöneticilere sürekli suikastlar düzenlenmekte, Kerkük Türkmenlerinin üzerinde inanılmaz bir baskı oluşturulmaktadır. Esir bir askeri için dünyayı ayağa kaldıran İsrail bir tarafta, silik bir Türkiye yönetimi diğer tarafta.
Gelinen nokta budur. Tam bir fiyasko! Fakat işin acı tarafı ve dillendirilmekten çekinilen nokta düne kadar zehrin bir panzehiri, hastalığın (iyi ve ya kötü tartışılır) bir iyileştirici reçetesi vardı. Oysa şimdi bu da yok. Kurumlar suçlu değildir. Kurumları yönetenler suçludur. Bugün yukarıda ki paragraf doğrudur diyebiliyorsak askeri ve sivil üst düzey yönetim birlikte suçludur. Suçu açmak gerekir! Aşağıda soracağım sorular neden yapılmamıştır?
1-Ülkenin milli menfaatleri gerekirse Amerika’ya ters düşmek uğruna Kuzey Irak’a operasyon düzenlemeyi gerektirdiği halde neden sadece “kararlılık masalı”ndan öteye gidilememiş ve K.Irak’a operasyon yapılmamıştır?
2-Yapılmayan operasyon yüzünden Şerefli Türk Ordusu’nun bölgedeki caydırıcılığının kaybolması veya azalmasının suçlusu kimdir?
3-Çıkartılan Petrol Yasası ile Türkiye olarak seyirci durumuna düştüğümüz “Petrol akar Türk bakar” misali gelinen noktaya neden MGK’da veya basında ciddi tepki gösterilmemiştir?
4-Şahsen takık durumda olduğum ve marka tesciline de bizzat müracaat ettiğim “Muavenet” gemimizin (02.10.1992) Amerika tarafından vurulalı yaklaşık 15 yıl olmasına rağmen hala resmi özür diletilememesinin sorumluluğu kimdedir?
Bilemiyorum. Bir bilen varsa beri gelsin. Aman ha Süleyman Demirel’i kastetmiyorum.
Neyse yakında seçim var. Herhalde birileri bizi kurtarır, biz kurtarılmayı bekleme modunda olduğumuz sürece…
....
Bu yazı 639 kere okunmuştur.



Bu makele için yapılan yorumlar


Dinc Akal
26.03.2007
Sevgılı Sabih
Yazılarını okumak içimi ferahlatıyor. Türk olmak, Türk vatandaşıyım demek bazılarına agır gelıyor. Ki onların kişilikleri bu soylu tanımlamaları kaldıramayacak kadar hacimszdir.
Gözlerinden öperim.

Kahraman Mehmetcik
23.03.2007
Reis iyi günler,

özlettiniz kendinizi....

umarım yazılarınız bir gün ulusal gazetelerde de yazılarınız yayımlanır.

Vatan size minnettar !

Arz ederiz

Kahraman Mehmetcik

Mehmet Buhur
17.03.2007
Ağzına sağlık,Kalemine kuvvet.Çok güzel bir yazı olmuş.Teşekkür ederim.Tam da istediğim gibi.

godot
17.03.2007
godot'yu bekliyoruz ve o usüldendir ki hiç gelmiyor ama biz hala bekliyoruz.bakalım nereye kadar...