“Öldürülen gerilla için içim
yanıyor!”
..: 26.07.2006:.. | |||||||||||||||||||||||||||||||
Yoğun ve yorucu geçen bir
günün akşamında mutlu ve huzurlu bir şekilde eşim ile 12. evlilik yıldönümümüzü
kutlamak için gittiğimiz Rota Balık’ta nahoş bir sürpriz ile karşılaştık.Güzel
bir servis ile başlayan yemeğimiz Ferhat Tunç adlı vatansever(!)in konser adı
altındaki propagandasından oluşan bir nevi semineri ile tabiri caizse piç
oldu! Yaklaşık 350-400 kişiden oluşan hala Türk vatandaşı olduğunu düşündüğüm daha doğrusu düşünmek istediğim kitleye nutuklar, söylemler arası birkaç türkü serpiştirerek sürüp giden bir konser… Türküler arası söylemlerden örnekleri kısım kısım aktarıyorum: “T.C’nin ölen sekiz askeri için biz de üzüldük. Ama diğer taraftan BİZİM ÖLDÜRÜLEN GERİLLA İÇİN İÇİM YANIYOR!” Bu arada zafer işareti anlamına gelen işaret ve orta parmaklar havaya kalkıyor, alkış tufanı… Peşinden barış ve kardeşlikten dem vuruluyor ve nerdesin ey kardeşlik adlı türkü. Peşinden kahramanımız Ferhat Tunç iyice coşuyor ve misyonunu beyinlere kazıyor: “Ötekileştirilmiş olan bütün kesimlerin sesi olmaya çalıştım” “Birileri diyor ki farklılıkları dile getirmeyin!”, ”Ülkenin bölüneceği fobisinden kurtulun! Çağdaş, evrensel, demokratik bir T.C.” Ve asıl bombayı patlatıyor. Baskın basanındır taktiğiyle; “ Bu vatan hiç kimsenin babasının çiftliği değildir. Bu vatan bizimdir, bizi öteki görenler faşisttir, ırkçıdır, şovendir,VATAN HAİNİDİR!” Bu sözlerin tamamı Ferhat Tunç’a aittir ve konser kayıtlarında mevcuttur. Allah’ım sen bize akıl ve sabır ver. Adam Alanya’nın göbeğinde propaganda yapıyor. Tüm emniyet teşkilatı bütün birimleriyle seyrediyor. Doküman oluşturuyor. Ferhat da bıyık altından gülüyor, Alanya da bizim, İzmir de bizim, her yer yakında bizim diyor. Konser yaptığı mekanın da kendisinden olduğunu Adıyaman’lı olduğunu, zaten ne varsa Van’lı da,Diyarbakır’lı da Adıyaman’lı da var diyerek bölücülük yapıyor. Bizde bunları dayanamayıp yazınca ne aklı evveliğimiz kalıyor ne de toyluğumuz. Eğer bu yazıyı bir CUMHURİYET SAVCIMIZ okuyorsa SUÇ DUYURUSU olarak kayda alır da kolluk kuvvetlerimizi devreye sokarsa bizleri vatan hainliği ile suçlayan ve benim toprağımda bana zafer işareti yapanlara da bu ülkenin sahipsiz olmadığını göstermiş oluruz. Bu vesile ile de Sn. Emniyet Müdürümüz omzuna taktığı yeni yıldızının hakkını vermiş olur. Gelişmeleri hep beraber izleyeceğiz. Diğer taraftan , 20 Temmuz 1974 çok önemli bir tarihti. Sevgili Kıbrıs’ımız barışa ve huzura kavuşturulmuş, akan Türk kanı durdurulmuştu. Gel gör ki Sn. Hasan Pulur ve Sn. Değerli büyüğüm Altemur Kılıç’ın dışında büyük kalemlerden hiçbiri bu konuyu köşesine dahi taşımadı.T.C.nin bir dış politikası vardır. Bu politikayı hükümetler yürütmekle sorumludurlar. Şu an ki hükümeti ve başbakanı beğenirsiniz veya beğenmezsiniz. Bu kesinlikle O’nun ve ekibinin KKTC’de yaptığı ve yapması gereken temas ve dosta düşmana karşı olan gövde gösterisini görmemezlikten gelinmesini gerektirmez. Tam tersi iktidar ile muhalefet geçiş dönemlerinde omuz omuza vermek zorundadırlar. Kıbrıs konusunda ve gözbebeğimiz KKTC konusunda ahkam kesmemek ve şu anki KKTC iktidarının gittiği yanlış yolu ve Kıbrıs Türkü’nü eleştirirken yapıcı olabilmek için öncelikle DAVA’yı bilmek özümsemek ve geleceğe yönelik Türkiye’nin ve KKTC’nin ortak milli menfaatlerini göz önüne alarak stratejiler belirlemeliyiz. Bunun da yolu Dava’yı öğrenmekten geçer.Tüm okuyuculardan ve bu yazıyı okuyan lise tarih öğretmenlerinden ricam İSMAİL TANSU’nun,” ASLINDA HİÇ KİMSE UYUMUYORDU” adlı eserini mutlaka tedarik edip okumaları ve okutturmaları. İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere, sömürgelerinden çekilerek bağımsızlıklarını tanımaya karar verince Kıbrıs’ın statüsünün ne olacağı konusu bir Kıbrıs sorunu yaratmıştı. İngiltere’nin tarihi kararını fırsat bilen Rumlar ve Yunanlılar, ötedenberi hayal ettikleri ‘Kıbrıs’ı Yunan’a ilhak’ anlamına gelen ENOSİS’i gerçekleştirmek için harekete geçmişler ve yoğun bir siyasi kampanya başlatmışlardı. Bu arada Rumlar Kıbrıs’ta Yunanistan’ın desteği ile Yunan Ordusu’ndan Albay Grivas liderliğinde EOKA adında silahlı bir terör örgütü kurmuşlardı. Gelişmeleri yakından izleyen Türk Genelkurmayı ve siyasi otoriteler Nato ortağımız olan Yunanistan ile dostluğa önem veriyor ve Kıbrıs sorununun ilgili devletler arasında görüşmelerle barışçı yoldan çözülebileceğine inanıyordu. Fakat EOKA’nın önce İngiliz Sömürge yönetimine karşı başlattığı terör hareketlerinin sonradan Türkleri de hedef alması üzerine tarihi karar verildi; ‘Kıbrıs Türklerinin güvenliklerinin sağlanması için, silahlı, gizli bir örgüt kurulmalı ve bu örgüt T.C. Hükümeti tarafından bütün imkanları ile desteklenmelidir.’ İşte bahsi geçen bu kitapta yeraltında örgütlenen,”TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI : TMT” adındaki bu gizli örgütün neden ve nasıl kurulduğunun efsanevi öyküsünü bulacaksınız. NOT: Sn. Sami Çaycoşar’la hiçbir tanışıklığımız yok. Sadece zaman zaman aynı gazetenin aynı sayfasında yan yana geliyoruz. Benim yaşına olan hürmetim (benden 25 yaş büyük) Amerikan sempatizanı fikirlerini benimsememi kesinlikle gerektirmiyor. Bizi ciddiye almıyorsa yaklaşık aynı fikirlere sahip olduğumuz yaşça kendisinden kıdemli Sn. Altemur Kılıç’ın tecrübelerinden yararlanmasında fayda görüyor, kendisine hürmetlerimi iletiyorum..... | |||||||||||||||||||||||||||||||
Bu yazı 2243 kere
okunmuştur.
|
Sabih Samur'un köşe yazıları ve sosyal paylaşım sitelerindeki makaleleri
DORUKTÜRK TV
6 Mayıs 2012 Pazar
“Öldürülen gerilla için içim yanıyor!”
Etiketler:
Alanya,
Altemur Kılıç,
ENOSİS,
EOKA,
Ferhat Tunç,
Hasan Pulur,
İsmail Tansu,
KKTC,
PKK,
Sabih Samur,
TC,
TMT,
Yunanistan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder